İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KAĞIZMANLI BOB, ERZİNCANLI NURETTİN

YAYINLAMA:

Gazetelerden iki haber: Bob Dylan Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. Nurettin Albayrak hayatını kaybetti.

Birisi tüm dünyanın konuştuğu haber diğeri ise birçoğumuzun haberi olmayan bir vefat. Bob Dylan, dünyaca ünlü bir şarkıcı. Ozan da diyebiliriz. Edebi çalışmaları nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş. Kendisi köklerinin Kağızman’a dayandığını söylediği için Türkiye’de de bir miktar heyecan oluşturdu edebi başarısı. En bilindik şarkısı One More Cup of Coffee’dir. Yani “bir fincan kahve daha”dır. Hüzünlü bir müziğin eşlik ettiği sözler, yeryüzünde birçok kişinin diline dolanmıştır.

Kağızmanlı Bob’ın Nobel hikayesinin önemli kısımlarından biri şu olabilir: Yazıdan çok sözle kendini ifade etmiş birisinin edebiyat dünyasında var olması. Edebiyatı sadece basılı olan eser parantezinden çıkaracak, deyim yerindeyse Gutenberg parantezine ciddi darbe vuracak bir zihin değişikliğinden söz ediyoruz. Tamam Bob Dylan için verilen ödül yazdığı eser içindi ama herkes onu kitaplaşmayan sözleriyle tanıyordu.

Söz uçar yazı kalır diye bir Latince söz vardır. O hep yazının kalıcı, üstün olduğunu vurgulamak için söylenmiş gibi algılanır. Oysa anlamı şudur, söz uçar, yücelir, yazı ise donuklaşır, statiktir. Son tahlilde sözün daha değerli olduğu bir çağa dair işaretler alıyoruz. Klinik psikoloğa gidip sadece yaşadıklarını anlatacak birisine ihtiyaç duyduğunu söyleyen danışanlarla dolu bir çağdan söz ediyoruz. Söze duyduğumuz ihtiyaç bakidir.

Nurettin Albayrak dedin ama onunla ilgili bir şey okumadık diyeceksiniz.

Nurettin Albayrak, edebiyat araştırmacısı değerli bir isim. Dün toprağa verildi. Erzincan’dan başlayan hayatı halk edebiyatı araştırmalarıyla dolup taştı. Yirminin üzerinde kitabı var diyeyim gerisini siz anlayın. İşini usulca yapan, fikir hayatına tohumlar atan, yaptığı işi ciddiye alan değerli bir ilim adamı. Ortaya koyduğu eserlerin niteliği onun tersinden Bob Dylan olarak anlatmamıza kafidir. Birçok ozanın hem eserlerini hem dönemlerini ele almış ansiklopedi maddelerinden kitaplara kadar geniş bir eser yelpazesini geride bırakmış.

Kağızmanlı Bob dünyaya ulaştıysa Erzincanlı Nurettin de dünyaları bize ulaştırmış bir isimdir.

Kendi gündemimizden uzaktayız. Kendi değerlerimize yabancıyız. Sözümüzü yükselten yücelten kişileri bilmekten, onlarla bir kültür havzası oluşturmaya çalışmaktan gafiliz.

Nurettin Albayrak’ın yaptığı çalışmaların Bob Dylan’dan aşağı kalır yanı yoktur. Bizi biz yapan sözleri, değerleri gün yüzüne çıkaran bir kültür arkeoloğudur. Çalışmalarından birinin başlığı şudur: Dinî Türk Halk Hikâyelerinden Geyik, Güvercin ve Deve Hikâyeleri. Kültür arkeoloğu dedik ya, kendisi mevlitlerin ardına eklenen hikayelerdeki bu motifleri Peygamber Efendimizin hayvan sevgisini yansıttığı için anlatıldığını ifade ediyor.

Kolaya kaçmadan, bu toprakların değerlerini toprağın üzerine çıkarmaya çalışan, sözü yeniden yükseltmek için nefes veren biri isim. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Sözün yükseldiği kitaplarını okumak için Bob Dylan’ın dediği gibi “bir fincan kahve daha” içmeye ne dersiniz?

Sözün yükselmesini izlemek için değmez mi?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...