İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

DUVARLARIN SESİ

YAYINLAMA:

Duvarlar, tüm seslerimizi sessizliğe dönüştüren, onu bloke eden engeller olarak görülebilir. Diğer taraftan tüm sessizliklerimizi bambaşka bir sese dönüştüren fevkalade bir tuval de olabilir. Aklınıza Berlin Duvarı geldiyse yaşınız ilerlemiş demektir. Pink Floyd’un şarkısı geldiyse şanslısınız. Duvar deyince Çin Seddi de gelebilir akınıza, Hadrian Duvarı da... Hepsi duvardır. Yani iletimi kontrol altına alan araçlar. Duvarla konuşulur mu? O da mümkün, en azından zahiren. Ağlama Duvarı önünde mırıldanan dindar Yahudileri gözünüzün önüne getirin.

Ama ben Burhan Doğançay’dan söz etmek istiyorum. Ondan ve duvarları duvarlara taşıyan görme biçiminden.

Burhan Doğançay’ın eserleri Yıldız Holding’in seminer salonunda sergileniyor. Sanatla iş dünyasının hikayesi birçok yerde kesişiyor, bu nedenle size sadece bir sergiden haber vermek istemiyorum. Çerçevelerin içindeki çerçevenin içindeki çerçevenin çerçeveden başlayarak anlatmaya çalışacağım. Bu sayede belki de modern sanatın geldiği nokta gündelik sorunlarımıza merhem olur. Belki. Belki ve sadece bir nebze.

Burhan Doğançay, serginin yer aldığı binada duvarlara asılan resimlerinde duvarların hikayesini anlatıyor. Pek çok eseri duvarlardan kesitler sunuyor. Bu duvarlarda hayatın tüm renkleri ve karmaşası kendine yer buluyor. Herkes bunu yapabilir dedirten işlerin altındaki detaylar bambaşka perspektiflerden süzülmüş hikayeleri anlatıyor.

Mao’nun ifadesiyle tüm gericiler kağıttan kaplandır. Bunu bir Mao resminin üzerinde görüyoruz. Yıldız Holding’in içinde. Ama o da nesi, Mao’nun resmi tam da bu ibarenin üzerinde yırtılmış duruyor. Mao’nun ifadesinin muhatabı Amerikan emperyalizmi ancak şu anda Amerika’nın üretim üssü olan Çin’de bu söz uzay boşluğunda geziyor gibi görünüyor. Zamanla imtihan olunca kelimeler kağıttan duvarlara dönüşebiliyor.

Sonra başka duvarlar, başka resimler, başka kesitler. Burhan Doğançay’ın hayata açtığı parantezler. Duvar üzerine düşündüğü, aktardığı düşünceler. Konik kıvrımlar ve sanatın faniliği üzerine uzun yaşayacak düşünceler. Murat Ülker’in onun hakkında söylediği sözlerin arkasında eserleriyle yer almaya devam ediyor. Beyaz, bembeyaz duvarlar üzerinde Mavi Senfoni başta olmak üzere Doğançay eserleri bize sokağı hatırlatıyor.

Sonra sosyal medya hakkında konuşuyor Murat Ülker. Şu anda, içinde bulunduğumuz dünyada sosyal medyanın gücünü duvarlarda yeşeren düşüncelerle özdeşleştiriyor. Burhan Doğançay yaşasaydı sanatını bir şekilde sosyal medyaya dayandırırdı diye ekliyor.

Sergiden çıkınca, dünya kocaman bir duvar haline gelmeye başlıyor. Herkesin üzerine kocaman harflerle yazılar karaladığı, diğerlerinin afişlerini yırttığı, üzerine çentik attığı kaotik duvar.

Biraz geri çekilerek zamanın ruhuna ses vermeye çalışmak gerekiyor. Duvara yazı yazmayı bırakıp bakmak gerekiyor. Diğer seslere kulak vermek gerekiyor. Diğer afişleri tamamen yok etmeden de kendimize yer açmanın mümkün olabileceğini idrak etmemiz gerekiyor. Sonra başka duvarlar bulmak, oralarda mesajları iletmek... Doğançay bize eserleriyle dünyada bulduğu bir özgürlük alanını fısıldıyor: Duvarlar.

Duvarların dili olsa da konuşsa deriz. Belki duvarların bir dili var ve çok şey anlatıyor. Sessizliği tercih etsek, dinlesek, neler anlatacak kim bilir? Diyeceksiniz ki buradan ne sonuç çıkaralım? Sonuç yok. Duvarlar cevap değil sorudur çünkü...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...