İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

APO NEDEN ASILAMADI? SİYASET NASIL DİZAYN EDİLDİ?

YAYINLAMA:

Basit bir soru: 1999’da asılamayan Abdullah Öcalan şimdi nasıl asılacak?

Peşin peşin söyleyeyim. İdam cezasına karşıyım. Bir gemi dolusu katilin içinde bir tane bile masum varsa o geminin batırılmasını istemem. Diğerlerinin ölümü bin kez hakettiklerini bilsem de, o masum bir kişinin katili olduğumu düşünür kahrolurum. Yapılabilecek hukuki hatalar da ortada iken.

Aslında Abdullah Öcalan’da masum falan da değildir. Bu işlere giriştiği, yani silahlı mücadele adını verdiği teröre bulaştığı taa o zamanlardan, yaptığı işin cezası ‘idam’dı. Bunu bilirdi ama umursamazdı. Yani idam korkusu en azından onu etkilememişti.

Hatırlarsınız, 1999 yılı başında rahmetli Bülent Ecevit bir ‘hülle’ hükümeti kurmuştu. Yani seçime kadar durum idare edilsin diye.11 Ocak’dan, 28 Mayıs’a kadar. Sadece 4 buçuk ay Başbakanlık yaptı Ecevit. Bu 1979’dan beri ilk kez 20 yıl sonra gelen bir Başbakanlıktı. Ve tam o sırada, sanki ilahi bir parmak kendisine dokundu. Başbakanlığının birinci ayı henüz bitmişti ki, 15 Şubat’ta Abdullah Öcalan yakalandı ve Türkiye’ye getirildi. İnanılmaz bir başarıydı. Borsa bile müthiş yükseldi. 18 Nisan’da yapılan seçimde doğal olarak oy patlaması yaşadı. Tabii MHP’de.

Ecevit’in DSP’si yüzde 22 oy alarak milletvekilliği sayısını 76’dan 136’ya çıkardı. Bir önceki seçimde yüzde 8 ile baraj altı kalan MHP de bu bayram havasından nasibini aldı. 1999 seçimlerinde oy oranı yüzde 18’di ve tam 129 milletvekili vardı. Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi ve Tansu Çiller’in Doğru Yol Partisi yerle bir olmuştu. Refah Partisi de bu dizayn çalışmasından nasibini almıştı. 1995’de Necmettin Erbakan liderliğinde yüzde 21,38 ile 158 milletvekili varken, 1999 seçimlerinde Recai Kutan’ın Genel Başkanlığındaki Fazilet Partisi ile yüzde 15,41’e yani 111 milletvekilliğine düşürülmüştü (Bu dönem bırakın yazıyı, kütüphane dolusu kitap konusu). Bu durum bana hükümetin çok çok önemli birşey olduğunu, hülle için kısa bir süreliğine bile olsa hiç kimseye teslim edilmemesi gerektiğini öğretti. Zannederim Mesut Yılmaz’a da.

Bu hengamede herkes Öcalan’ı Türkiye yakaladı zannediyordu. Ecevit, Kıbrıs müdahalesinden sonra en parlak dönemlerini yaşıyordu. Derken Mesut Yılmaz’a yakın kalemler işe dahil oldu. Sızdırılan bilgiler ile Abdullah Öcalan’ın Amerikalılar tarafından Kenya’da yakalandığı, bizimkilerin sadece gidip aldığı öğrenildi. Ama sonuç değişmiyordu. Apo yakalanmıştı ve asılacaktı.

Sonra fark edildi ki, Amerikalılar Öcalan’ı asılmaması şartı ile vermişlerdi. Yani bombayı getirip kucağımıza koymuşlardı. Bu arada Türk siyaseti de dizayn edilmişti. Bir yanda da Avrupa Birliği vardı. “İdam etmeyin” diye bastırıyorlardı.

O zamandan aklıma kalan Sayın Devlet Bahçeli’nin hükümet ortağı olarak bu konuda bir çok kişiye danıştığı. Sorduğu soru aynıydı: “Apo’yu asarsak, Türkiye nasıl etkilenir?” Aldığı cevaplar da hep aynı oldu: “Avrupa Birliği ile ilişkiler kopar. Amerika çok kızar.” Bahçeli hiç istemese de koalisyonun ve Türkiye’nin geleceği için “Asalım” diye bastıramadı. Bu durumun hala içinde ukte kaldığını düşünüyorum (Benim düşüncem iyiki de asılmadığı yönünde). Devlet Bahçeli her ne kadar reaksiyonel bir hareketin lideri ise de bu gibi konularda, yani ülkenin geleceğini ilgilendiren konularda rasyonel davranışı ile bilinen bir siyasi. O zaman da böyle davranmıştı. Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi baraj altındaki partisinin oy oranını iki mislinden fazla arttırmıştı ama, reel politik bastırıyordu.

Derken medya işe dahil oldu. “Türkiye’nin iyiliği için asılmamalı” haberleri yapıldı. Kamuoyu bu şekilde yönlendirildi. Veya 2002’ye kadar yönlendirildiği düşünüldü.

O zaman ki durum buydu. Bugüne dönersek, 17 yıl önce yapılamayan şeyi şimdi yapmak mümkün değil. Abdullah Öcalan o zamandır cezaevinde. Bakmayın “Devam eden suçlarda idam uygulanır” tartışmalarına. Bu mantık Fetullah Gülen’e uygulanabilir belki ama Öcalan’a mümkün değil. Çünkü, eylem talimatı vermiş olduğunun kanıtlanması gerekiyor. Eh o zaman da adama sorarlar: “Madem, eylem talimatı verebiliyordu. Hapiste olan bu kişinin bu talimatları vermesini neden engellemediniz?” diye.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...