İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

"HAK"KI TESLİM EDECEKSEK!

YAYINLAMA:

Sadece Türkiye’yi değil…

Osmanlı’nın hükümran olduğu bütün coğrafyayı düşünelim…

Bosna’dan Tunus’a…

Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya…

Bütün dinlere, mezheplere hoşgörülü ve fakat “Sünni”, “Ehl-i Sünnet” bir hassasiyet…

Bütün ırklara eşit mesafede… Hatta kendi ırkına bile… Ama Türk…

Rahatlıkla ve hiçbir ama/ lakin tereddüdüne mecbur olmadan şunu söyleyebiliriz. Osmanlı Ehl-i Sünnet bir Türk devletiydi.

Söylemeliyiz de…

Bunu söylemek Kürt’e, Çerkez’e, Arap’a, Alevi’ye hakaret değil…

Bir “hak”kı teslim…

Çünkü Osmanlı “İslam” sancağını elinde tutuyordu. “İslam”ı da “Ehl-i Sünnet” çizgide yaşıyor, yaşatıyordu.

Ehl-i Sünnet yani Efendimizin ve peşinde gidenlerin yolu…

Adım attığı coğrafyalarda bıraktığı izler, söylediklerimizin ispatıdır.

Camiler, mescitler, medreseler, türbeler, hanlar, hamamlar, köprüler ve çeşmeler taşıdıkları isimlerle bu gerçeği haykırır.

Evet bu coğrafyada her inançtan, her ırktan insan elbette vardı.

Kimsenin ibadetine, ibadethanesine karışılmadı.

Ama hangi inancın hangi oranda var olduğu bıraktıklarıyla anlaşılabilir.

Ahlat mezar taşları neyi haykırıyor bize?

Balkanlardaki eserler?

Neredeyse Ehl-i Sünnet Türk’ü yok sayacak derecede, hak- hukuk peşine düşenlerin gerçeği görmeleri gerekiyor. İdris Bitlis-i, Molla Cüzeyri de birer izdir. Ehl-i Sünnet Kürt izleri… Çerkez Paşalarımız da iz bırakmışlardır. Ehl-i sünnetlerdir.

Bugün Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan karıştıranlar neyi, hangi ırkı ve inancı savunuyorlar?

Atalarının ve inançlarının eserlerini göstersinler…

Ben sadece Türkiye’de değil adım attığımız ve hatta atmadığımız yerlerde atalarımın izlerini gösterebilirim.

Üç kıta- yedi iklimde bıraktığımız izlerin hâkim sancağı “İslâm Sancağı”dır.

Soyu sopu Marx’a, Ermeni’ye, haşhaşilere dayananların, “tevhid” inancından beslenen “bir”liğimizi bozmaya gücü yetemez.

Horasan’da ne var? İznik’te ne var? Kosova’da ne var? Bursa’da, İstanbul’da, Halep’te, Şumnu’da, Tunus’ta ne var?

Bütün bu coğrafyadaki ziyaretgahların cihana hangi inancın feyzini yaydığına bir bakalım.

Bütün o kanaat önderlerinin hangi sancağın ve sancaktarın ardından gittiğine bir bakalım…

Niyetim ırkçılık, mezhepçilik değil.

Gündemden rant devşirip, Ehl-i Sünnet Türk’ü yok sayanlara itiraz ediyorum.

İranlı mollaların, Beşer Esed’in, Osmanlı’nın çekildiği yerlerde kralcılık oynayanların nesepleri, tarihleri, izleri nerelere dayanıyor?

Benim elbette konuşmaya hakkım var.

Ve haykırdığım zaman sesim Orta Asya’dan Avrupa’nın kalbine, Afrika’dan Kafkaslara, Anadolu’nun göğsünden Ortadoğu’ya kadar yankılanır.

Siyonizm’in, Vatikan’ın, küresel sermayenin uşakları bu “Hak” haykırışın dehşetinde kaybetmeye mahkumdurlar.

Bir valilik olarak yaşamamıza müsaade ettiklerinde, nüfusumuz Yunanistan’la neredeyse aynıydı.

Yaşlıydık. Hastaydık. Kadın ve çocuklardan ibarettik.

Sonra nüfus planlaması dediler… Hormonlu gıdalarla saldırdılar…

Ne yaptılarsa olmadı.

Yunanistan halâ on milyon…

Bizi saymaya güçleri yetmiyor.

“Hak”kın peşindeyiz.

Hakkımızın peşindeyiz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...