İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​BirBİR KÖPRÜYE AĞIT

YAYINLAMA:

Gazetelerde bir haber: Eski Galata Köprüsü, Haliç’e veda ediyor. 1992 yılında emekliye ayrılan Galata Köprüsü artık emeklilik günlerini de geride bırakarak meçhule doğru hareket edecek. Haberlerin ayrıntısında köprü parçalarının akıbeti hakkında ayrıntılı bilgi yok.

Kişisel tarihimin sayfalarında gezinmeye başlıyorum. 1988 yılının son günlerinde yatılı okul maceramın ilk yılında Denizli’den annem ve babam beni ziyarete geliyorlar. Küçüğüm ve memleket gözümde tütüyor. Kadıköy’den Karaköy’e geçtikten sonra, Sirkeci’ye gidip oradan banliyö treniyle Cankurtaran’a öğretmen evine geçeceğiz. Köprünün üzerinde yürüyoruz ve ben anneme rüyamda gördüğüm evimizi anlatmaya başlıyorum. Bahçenin duvarlarını örmüşüz, çok güzel olmuş. Galata Köprüsü’nün tam üzerindeyiz bunları anlatırken. Önümüzde yürüyen kadın tebessümle geriye doğru dönüp bize bakıyor. Annem kadına evimden ayrı olduğumu söylüyor. İşte bu benim Galata Köprüsü ile ilgili ilk anım. Yıllar geçiyor ve İstanbul’a alışıyorum. Okuldan kaçıp basketbol maçları izlemeye giderken bu köprüyü izleyerek balık ekmek yiyoruz.

O köprü hep orada kalacak diye düşünüyorum. Ama canlı cansız her şeyin bir ömrü var. Galata Köprüsü de ömrünü tamamlayıp yerini yeni köprüye devrediyor. Galata Köprüsü diğer köprüler ve tünellerle kıyaslandığında çok küçük kalıyor artık. Marmaray denizin altından geçiyor, Avrasya Tüneli de... Boğaziçi’nin tam üç tane köprüsü var ve bunlardan biri daha bu yıl açıldı. Ama Galata Köprüsü’nün yeri ayrı.

Titanik, dev buzdağına çarptığı gün hizmete açılmış Galata Köprüsü. Sultan Reşad’ın doğum gününe denk getirilmiş ve ilk üç gün geçişler ücretsiz olmuş. Şimdi de yeni açılan köprülerde benzer bir adet devam ediyor. Herkes gelsin görsün diye bir süre ücretsiz oluyor.

Galata Köprüsü deyince üzerinde çekilen fotoğraflar da aklımıza geliyor. Alman MAN şirketinin yaptığı bu köprünün açılış töreninden fotoğrafları kastetmiyorum sadece. Balkan Harbi’nde Türkiye’ye sığışmaya çalışan Balkan muhacirlerinin köprü üzerinden öküz arabalarıyla geçişini gösteren fotoğraflar da geliyor gözümün önüne. Tam seksen yıl hizmet verdikten sonra, yerini yeni köprüye teslim etti. Hayat böyle. Doğan yaşlanıyor. Yaşlanan ölüyor. Canlı veya cansız.

Şimdi Sultan Reşad’ın doğum gününde açılan köprüden geriye sadece fotoğraflar kaldı. Acımızı, sevincimizi sığdırdığımız fotoğraflar. Ara Güler’in siyah beyaz fotoğrafları. Eminönü’nden Karaköy’e geçerken gördüğümüz Boğaziçi ve Karaköy’den Eminönü’ne geçerken gördüğümüz cami şehir İstanbul...

Şimdi aynı manzaralar yine var. Bir farkla: 1912 yılında yapılan o eski ve zarif köprü artık aramızda yok. Akıbetini bir Haliç tersanesinde bekliyor. Biliyorum zamanı geri döndürmek mümkün değil. Biliyorum bir köprü için ağıt yakmak pek akıl karı gibi görünmüyor ama hatıralarımız yıllarca taşıyan bu eski köprü, geçmişine yakılan şekilde son yolculuğuna gönderilemez mi?

Bir parçası hep o köprünün üstünde kalacak küçük bir çocuk olarak sormak istiyorum: Hatıralarımı aramak için son bir defa bu köprünün üzerine çıkabilir miyim?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...