İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HAVAALANLARIMIZ VE HAVACILIK RİSKLİ Mİ?

YAYINLAMA:

Yıl, 2011. Takvimdeki yapraklar Haziran ayının son haftasını gösteriyordu. Sıcak bir yaz akşamında oğlumun master bitirme töreni için, İstanbul Silahtarağa’da bulunan Bilgi Üniversitesi kampüsündeyiz. Tören bitmiş, ağaçların altında kahve içmeye hazırlanıyorduk ki, telefonum çaldı. Ekrana baktığımda, 0093'le başlayan uzun numaraya hiç bir anlam veremedim. Her zamanki kötü amaçlı telefonlardan bir sandım. Fakat, onlar çaldırıp kapatıyordu oysa bu telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Açtım, tok bir ses, "Ben, Basat Öztürk. Kabil Büyükelçisi." deyince kendime geldim.

O yıllarda mensubu olduğum Saga Havayolları'nın TC-SGB tescil kodlu "Akçaabat" adlı Airbus A-310 tipi uçağı bir kaç aydır Afganistan'ın Milli Havayolu şirketi Ariana Afghan hesabına uçuyordu. Havacılık dilinde wet-lease diye tabir edilen anlaşmayla bu uçak ekibiyle birlikte bu ülkeye kiralık gitmişti. Uçak, normalde Kabil-İstanbul-Frankfurt arası sefer yapıyordu. Bazen de iç savaşın yoğunlukla yaşandığı Kandahar, Mezarışerif gibi yerlere gitmesi gerekiyordu. Kokpit ve kabin ekipleri ve de teknisyenler başka yerlere göre daha güvenli olan Kabil'de bir otelde kalıyorlardı. O yıllarda radikal dinci Taliban'ın silahlı saldırıları sürüyor, her gün onlarca insan can veriyordu. ABD ve NATO askeri güçleri de Afgan Ordusu'na destek veriyordu. Gün geçmiyordu ki, Kabil'den saldırı ve ölüm haberi gelmesin. Bu nedenle, oradaki arkadaşlar çok dikkatli hareket ediyor, otelden havalimanına Türk Özel Kuvvetleri'nin silahlı askerlerinin refakatinde gidip geliyorlardı. Tehlikeli anlarda Büyükelçilik binamızda yatmak zorunda kalıyorlardı. Mümkün oldukça sokağa çıkmıyorlardı.

Parlak ve başarılı bir diplomat olan Büyükelçi Basat Bey'i ben Dışişleri Bakanlığı Havacılık Dairesi Başkanlığı yaparken, AB ile yapılan havacılıkla ilgili müzakereler sırasında tanımıştım. Tekrar o geceye dönersek, Basat Bey, "Size bir haber vermek için aradım. Taliban, Kabil'de sizin arkadaşlarınızın da kaldığı Inter Continental Otel'e saldırdı. Şu anda çatışma devam ediyor. Siz bana arkadaşlarınızın kan gruplarını acilen bildirir misiniz?" deyince adeta kanım dondu. Telefonu kapattım, kafamı toplamaya çalıştım. Hemen kalktık ve ben hızla şirket binasına geçtim. Bir kaç ay önce, ne olur ne olmaz diye tüm personelin kan gurubu bilgilerinin toplanmasını istemiş olduğum geldi aklıma. Ekrandan ilgili arkadaşların kan guruplarını alıp, elçiliğe bildirdim. Ardından arkadaşlarımın hepsinin otelde odalarında ve sağ olduklarını öğrendim. Daha sonra onlardan gelen bir telefonla, odalarda yatak altlarına saklandıklarını ve bütün odaların tek tek aranarak kurşunlandığı söylerken ben silah seslerini telefonda zor da olsa duyabiliyordum. Telefonu kapatıp, televizyonu açtım. Ne yazık ki bizim televizyonlarda hiç bir bilgi yoktu. Bu nedenle aklıma CNN International geldi. Onlar, 19 kişinin öldüğü haberini otelin yanan çatısının görüntüsüyle veriyorlardı. Daha sonra gelen bilgilerde, odasına çıkmayıp NATO'da görevli olan subay arkadaşıyla sohbet eden İspanyol Pilot Anatonio Planas Juan'ın ne yazık ki saldırıda can verdiğini öğrenmek bizi üzdü. Büyük badire atlatan ekipler ertesi gün THY uçağıyla geri döndü. Uçak, başka ekiplerle göreve devam etti. Bu uçak uzun menzilli olduğu için, Afgan Devlet Başkanı Hamit Karzai'nin VIP uçuşlarını da yapıyordu. Çok ilginçtir, uçak sefere çıkmadan önce boş olarak havalanıyor ve geri dönüyordu. Karizmasıyla bilinen Başkan da yolculuğuna bu tedbirden sonra çıkıyordu. Bunun böyle olmasını da orada görev yapan CIA ajanları istiyor ve uyguluyorlardı. Bir kaç gün sonra öğrendiğimiz bilgiye göre, Taliban güya ekibimizin Müslümanlardan oluştuğunu bilerek bu nedenle odalarına saldırmamış. Bu ne kadar doğru bilinmez. Tüm bu olayları size neden anlattığıma gelince, ülkemizin en büyük havalimanı olan Atatürk'te yaşanan sıradan bir olay üzerine "Hani nerede Airport Kalitesi" diye eleştiriye başlamak bence haksızlıktır. Dünyanın en stratejik yerinde, dört bir yanı ateş çemberindeki bir ülkenin havalimanındaki bu tür olaylar kaliteyi bozmaz. Yukarıda anlattığım olayı size örnek olsun diye dile getirdim.

Havalimanlarında tam güvenlik sağlanması zordur. Bu nedenle biz yolculara da büyük görev düşmektedir. Daha sabırlı daha sakin ve çok dikkatli olmalıyız.

Havacılık mesleğini seçmek isteyenler ne kadar zor bir işe talip olduklarını bilsin istedim.

Her şeye rağmen havacılar hep görev başında, uçaklar seferde ve havalimanlarımız faaliyette. Bu bile çok şey anlatıyor.

Daha güzel günlere Türkiye'm..

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...