İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

"EVET" İLE "HAYIR" BİRBİRİNE MUHTAÇ

YAYINLAMA:

Seçmen olarak yeni bir tercihle karşı karşıyayız. Bir yanda “Evet”, öte yanda “Hayır.”

Birden çok seçenekten birini tercih etmek, özde bir karar sürecidir. İnsanın hayatı, bir anlamda bir karar ve tercihler manzumesidir. Aldığımız elbisenin renginden, tercih ettiğimiz içeceğe; okul seçiminden meslek seçimine ve siyasi parti seçimine; eş seçiminden iş seçimine kadar kimi anlık, küçük kimi uzun süreli ve önemli seçimlerle karşı karşıyayız hayatımız boyunca. Dolayısıyla hayat; yaptığımız tercihler ve verdiğimiz kararların sorumluluğunu yüklendiğimiz bir mecradır. Tabii ki inancımız gereği kararlarımızda kaderin tayin edici rolü ile iradi tercihlerimizin bütünleştiğini biliyoruz.

Şimdi kritik soruya gelelim: Acaba karar sürecimizde temel belirleyici etken nedir? Diğer bir ifade ile seçmen olarak tercihimizi şekillendiren nedir?

Konuyla ilgili araştırmalarda; bireylerin siyasi tercihlerinde kişisel yatkınlıkları, aile kültürü, yetişme süreci, eğitim, toplumsal kültür, liderlerin etkisi, ülkenin genel ekonomik durumu ve toplumsal huzura ilişkin temel algılar, demokrasi, adalet ve ahlak gibi evrensel değerlere yönelik inancın yerleşme düzeyi gibi temel etkenler öncelikle sayılmıştır.

İkinci kritik soru şudur: Acaba tercihlerimizi etkileyen bu faktörlerin beslendiği temel kaynak nedir?

İnsan, bilerek çoğu zaman da bilmeyerek ya kendini ya da kendisinin de dâhil olduğu bütünü merkeze alarak karar verir. Yani tercihlerimizde esas belirleyici ana kaynak ya kendi bireysel istek, beklenti ve çıkarlarımız yahut toplumun beklentileridir. Böylece ya kendimizi yani egomuzu ya da toplumu yani ötekini merkeze koyarak tercih yaparız. Bir yanda “ben”in istek ve arzuları öte yanda “öteki”nin beklenti ve ihtiyaçları. Varlığın ve var olmanın dayanılmaz bu iki güç odağından baskın olanı, tercihimizde belirleyici olur.

Bireyin kendisini merkeze koyarak yaptığı tercihlerde nefsin, egonun ve içgüdülerin; toplumu merkeze koyarak yaptığı tercihlerde ise ruhun, aklın ve vicdanın egemen olduğu unutulmamalıdır. Şu halde bütün mesele ve asıl tercih, “ben” ile “öteki” arasındadır. Asıl tercih; üyesi olduğumuz toplumu ve değerler sistemini, kendimize tercih edip etmeyeceğimizdir. Asıl olan bir ve bütün için icabında “ben”in ihmal edilebilmesidir. Asıl olan, kalıcı ve sürekli olan duygusal, sosyal ve manevi yönü ağır basan toplumsal kazanımları, geçici ve süreli olan ve maddi yönü ağır basan şahsi kazanımlara ezdirmemektir.

Toplumumuzun her açıdan zor ve kırılgan bir zeminde yer aldığı, çok önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı, bir akıl tutulması misali coğrafyamızın çeşitli oyun ve entrikalarla karşı karşıya bulunduğu şu zamanda tercihimizde aklın, ruhun ve vicdanın egemen olması gerektiği açıktır. Tercih sürecinde toplumumuzun esasen neye ihtiyacı olduğuna odaklanmamız, taraftarlığımızın yanına objektif bilgileri de eklememiz gereklidir. Çok önemli mücadeleler vererek bugüne gelen toplumumuzun, sağladığı Cumhuriyet’in kazanımları ile bu toplumu bu toplum yapan milli değerlerin bir ve bütün hale gelmesi önemlidir. Unutulmamalıdır ki asıl kayıp bir, bütün ve biz olmaktan çıkmaktadır. Tercihimizle hızla gelişerek büyüyen ama daha da gelişmeye ihtiyacı olan, bölgesinde ve dünyada sesini duyurmaya başlayan ama daha çok duyurması gereken, kendisi olmayı başardıkça, öz değerlerine güvendikçe güçlenen ve adeta bir yeniden inşa sürecine giren ülkemizin; medeniyet yolculuğuna katkıda bulunmamız elzemdir. Daha da önemlisi tercih sürecimizin bir ayrışmaya, kamplaşmaya değil, bu toplumun birliği ve bütünlüğüne hizmet etmesi zorunludur. Bunun için kişisel çıkarlarımızı aşıp toplumun bir numaralı gerçeği olan birliğimiz ve bütünlüğümüze odaklanarak, yapacağımız tercih, bu toplumun doğrusu ve kabulüdür.

Ve nihayet unutulmamalıdır ki “ben” i anlamlı kılan “öteki”nin varlığıdır. Tıpkı gece ile gündüz, yaz ile kış, dert ile derman, yer ile gök gibi, “Evet” ile “Hayır” da birbirini tamamlar. Yani ki bir ve bütün; “Evet” ile “Hayır”ın toplamıdır. Böylece bütün “Evet”ler ile “Hayır”lar birbirine muhtaçtır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...