İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​KRİZİNİZİ NASIL ALIRSINIZ?

YAYINLAMA:

Önce krize tiryakiliğimizi kabul edelim.

Adeta filtre kahve gibi sabah bir bardak kafaya dikmeyince kendimize gelemiyoruz.

Tiryakiyiz ve bir o kadar da müşkülpesent.

Bunun sebebi nedir? Ne işe yarar? Kimin işine yarar? Acısı, şekerlisi, sütlüsü, koyusu her biri ayrı alem.

Pekâlâ “Ne bu. Bulaşık suyu gibi…” deyip ikramda bulunanın suratına çarpasımız gelir çoğu zaman.

Şimdiki krizimiz Hollanda tipi…

Ve bir kısım tiryakiler tarafından Ak Parti tarafından hazırlanıp servis edilmiş olduğu iddia ediliyor.

Ak Partililer ise “Tipik Batı usulü” deyip hem tadına hem de yanlış anlaşılmış bir sipariş olduğunu öne sürüp müesseseyi suçluyor.

Fakat objektif olalım.

Bu tiryakilik Ak Parti’ye ait değil. Bizim genlerimizde var.

Ermeni anıtının dikilişi, soykırım kararları Ak Parti’den önceye dayanır…

Biz krizsiz yapamayız ki…

Keşke Türk tipi çaya ve kahveye razı olsak… Yakinen tanıyor ve uzlaşabiliyoruz.

Ama işin içine yabancı markalar girince ortalık karışıyor.

Şair ve ılımlı Ecevit ile o sakin İsmail Cem zamanında büyük krizler yaşamadık mı?

İtalya’yı neredeyse boykotlarla haritadan silecektik. (İtalyanlar kahveden ne anlar zaten!)

Tonton ve pek sevilen Turgut Özal zamanında az mı kriz yaşadık?

Kardak Krizi’ni hazırlayan ve servis eden Çiller miydi yoksa?

Tabii bazen dış kaynaklı bir lezzet bulamazsak ve kriz damarımız kabarınca kendi kendimize de en babasını çıkarabiliyoruz.

Laik Ahmet Necdet Sezer’in anayasa kitabını fırlattığı Ecevit, Fetullah’ın okullarına sempatik bakıyor diye mi bu şiddete maruz kalmıştı?

Yani şimdi hiç kriz görmemiş gibi yaparsak…

Bu gördüğümüzü de Ak Parti’ye yamarsak problemlerimiz çözülecek mi?

Bırakalım bu krizlerin tadını- tuzunu, kimin servis yaptığını, sipariş verdiğini…

Problem tiryakiliğimizdeki ve algılayışımızdaki arızadır.

Ve aslında gerçek problem bu ülkede egemen oluşumuz, olmak isteyişimiz problemidir.

Amerikalıların “Zenciler Giremez” anlayışına denk bir muamele görüyoruz.

Kendi lezzetlerimizi sahiplenip pazarlayabildiğimiz zaman, onların krizlerini seyrediyor olacağız, içeride birbirimizi yemek yerine.

Bu bize karşı yapılmış bir terbiyesizliktir.

Böyle tavır koyup gereğini yapmak zorundayız.

Adamlar evimizin içinde yangın çıkarmaya çalışırken haklı- haksız muhabbeti en hafifinden ahmaklıktır.

Karşı koyuşumuz onları daha da öfkelendirecek.

İçten içe kaynayacaklar. Köpürecekler.

Bundan endişeleneceksek devlet değiliz demektir.

Ama dıştan bu saldırganlıklarını sürdüremezler.

Bu da az bir kazanç değildir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...