İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​HEMŞERİM MEMLEKET NERE?

YAYINLAMA:

İnsanların nerede durduklarını tanımlarken kullandığımız aidiyet sıfatları anlam kaymalarına uğramış durumda.

Ülkücü kimdir bugün?

Veya milliyetçi!

Veya sosyalist?

Muhafazakâr başlığı altında tanım çok: Dinci, dindar, mürteci, tarikatçı, İslamcı…

Ulusalcı ve milliyetçinin ayrı ayrı yönleri işaret etmesi kadar absürt bir popüler lügat dünyasında konuşuyor ve düşünüyoruz.

Düşünmek daha önce olmalı…

Biz sonra yapıyoruz.

Aslında ikisini de yapıp yapamadığımız su götürür bir tartışmadır.

xxx

Şimdi araya Türk Dil Kurumu’nun “millet” tarifini sıkıştıralım.

Millet: 1- Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu. 2- Bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes. 3- Benzer özellikleri olan topluluk…

“Millet” kavramı ülkelere ve ideolojilere göre de farklılık gösteriyor. Fransızlar kültür birliğini yeterli görürken, Almanlar soy birliğinin altını kalınca çiziyorlar.

Nihal Atsız ile Seyyid Ahmed Arvasi’nin milliyetçiliklerinin temel farkı “ırk” ve “iman” üzerinden kendini gösteriyor.

İsmet Özel, “Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir.” dedi ve bambaşka bir tartışma konusu açtı. Ama kafirle çatışmayı göze alan Müslüman Çerkez veya Müslüman Kürt “yahu ben Türk değilim” dediği zaman ne yapacağız?

xxx

Çok sıkılıyorum.

Bu nasıl içinden çıkılmaz bir manzaradır.

Birleşmemiz gereken asgari şartların tarifini yapamıyoruz.

Ayrışmamızı isteyenlerin üzerimize yapıştırdığı sıfatlardan problem üretiyoruz.

Mesela “helal” ve “haram” konusunda mutabık olalım önce… Her türlü etnik köken aidiyetinden daha önemli. Başka asgari şartlar da var, saymaya gerek yok.

Sadece bu konuda mutabakat ve dürüstlük bizi birleştirmeye yeter.

Çanakkale mevzilerinde helalin, haramın, vatanın, bayrağın birleştirdiği bir millet yok muydu?

Herkesin “tamam” dediği bu hasletlere rağmen, neyin peşindeyiz?

Dürüst olamıyoruz sadece.

Mesela “helal” ve “haram”da birleşmek kâğıt üzerinde ve söylemde çok kolay…

Fakat fert fert bakalım aynaya ve soralım kendimize:

Hiç rüşvet, avanta verdiğimiz oldu mu? Veya aldığımız…

Bir işimiz görülsün diye eşitler arasından öne çıkabilmek için hatırlı adam peşine düşmüşlüğümüz var mı?

Trafik memuru durdurduğu zaman mesela…

Belediyeye işimiz düştüğünde mesela…

Veya devlet hastanesine…

Aynaya baktım, canımın sıkıntısı daha da arttı. Renk renk yalanlarımız var bizim. Bir kuruşa tamah etmeyiz/ mangalda kül bırakmayız!

xxx

“Hemşerim, memleket nere?” diyen bir toplumduk biz.

Önce Anadolu memleketinden oluşumuzu kabullenip, sonra ayrıntıya geçen…

Komşusu açken uyuyamayan…

xxx

Değerlerimizi kaybettikten sonra milliyetçi olsak ne olur, sosyal demokrat olsak ne olur, dindar gözüksek ne olur!

Düşman dört bir taraftan saldırırken, siperin içinde birbirimizle didişiyoruz.

Ve hepimiz çok akıllıyız.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...