İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​KENDİNİ ÇALAN İNSAN!

YAYINLAMA:

Yeraltı zenginliklerimizi tartışırız ve kimi zaman doğrulara yanlışlar da katarak aslında çok büyük imkanlara sahip olduğumuzdan dem vurup ama çeşitli sebeplerle kullandırılmadığı iddialarıyla sızlanırız.

Şüphesiz yeraltı zenginlikleri çok önemli…

Ondan daha önemli olan, yeterince ve doğru bir zeminde tartışmadığımız asıl konu ise insan kaynaklarımızın halidir.

Problemi düne kadar “beyin göçü” çerçevesinde ele alır, değerli insanlarımızı yurtdışına kaptırdığımızı, ülkemiz adına onlardan fayda üretemediğimizi, onlar için uygun şartlar oluşturmadığımızı konuşup dururduk.

Bunu nispeten aştık.

Fakat asıl problemi her insanın kendisine, çevresine ve topluma katması gereken değeri asla umursamadığı ve hep bir bahane ile topu taca attığı şeklinde özetleyebiliriz.

Belki her insan diyerek çok geniş bir alana yaymamak lazım tartışmayı.

Ama düşündüğümüz zaman hepimizin aklına gelebilecek öyle isimler var ki, eğitimini, iş tecrübesini, enerji ve zekasını ama tembellikten, ama küskünlükten ve ama bilmediğimiz fakat bulup çözmemiz gereken sebeplerle kaldırıp kenara koymuşlar ve hayatla dalga geçiyorlar…

Halbuki bu, insanın kendinden çalmasından başka bir şey değil. Ve kendinden çalıp tüketen insan, topluma adına da üretemeyen dolayısıyla toplumun hakkına giren insandır.

Hele ki ülkemizi düşündüğümüz zaman kimsenin böyle bir lükse sahip olmadığını belirtmemiz gerekir.

Bu tür insanların mirasyedilerden ne farkı var?

Bu tür insanların ihaleye fesat karıştıranlardan ne farkı var?

Sonuçta ortada bir “çalma” eylemi yani “hırsızlık” var ki, suç tanımına girmesi ve cezalandırılması gerek bana sorarsanız.

Bunlardan bir kısmı bir şekilde sahip oldukları imkanları yeterli görüp çekilmişler kenara…

Kahvehanelerde hayatı umursamadan okey oynayıp tüketen gafiller güruhundan sayabiliriz…

Bir kısmı ise, kendi adına da kendi zenginliğini imkana çeviremediği için acıdan zevk alır misali, fare dağa küsmüş dağın haberi yok düzleminde şikayetle meşguller.

Bu kadar suçlamadan sonra empati yapıp belki bu davranışlarının haklı sebepleri olabilir mi diye düşünmeye gerek yok.

Düşünmemiz gereken bu kabiliyetleri oyun dışına iten sebepleri bulup, gerekirse zorla oyuna sokmanın çarelerini geliştirmektir.

Şimdilik en azından durumun tarifini yapıyor ve bir nefis muhasebesi için adını koymaya çalışıyoruz.

İnsanın kendinden çalmaya hakkı yok!

Çünkü bu hak gaspı kendisiyle sınırlı ve sadece kendisini ilgilendiren bir ihlal ve suç değil.

Bu ülkenin vatandaşı olmanın gerektirdiği sorumluluk çerçevesinden bakmak yeterli…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...