İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​YOL VE UMUT!

YAYINLAMA:

İddia sahibi olmak dert sahibi olmaktır. Dünyaya söyleyecek sözüm var demektir. Ve o sözü en güzel şekilde söylemektir. Söylemekle yükümlü olduğun o söze halel getirme ihtimali olan her şeyden peşinen feragat etmektir. Mal ve mülkten, makam ve mevkiden. Şan ve şöhretten. Yerine göre çevreden, bazen dostlardan.

Ama gurura da, kibre de kapılmadan. Yani riyaya düşmeden. Sözün yankısına şiveni bulaştırmadan. Hem gövdeni hem de kafanı özenle gizleyip sözün kendisini öne çıkararak.

İki seçeneğin var: Bunları yapamıyorsan yola koyulmayacaksın. Koyulduysan şayet yolun hakkını vereceksin...

***

Her şeye rağmen yola çıktıysan, tehlikeleri göze alıp adımlamaya başladıysan yolu, takıldığın taştan şikâyet etmeyecek, mazeretlere sığınmayacaksın. Yola çıktıysan yorulmak, acıkmak, yolu kesen eşkıya, yılan, it kopuk mazeret olmaktan çıkmıştır... Muhatabın histerik nöbetleri ve çelmeleri de mazeret değil. Engin bakış açın, düşmanını bile kuşatan ilkeli duruşunla yola devam etmelisin. Başı sonu belli güvenli maceralarla duyguları tatmin etmek değil ki senin derdin. Öyle olsaydı bir lunaparka gitmen kâfi gelirdi.

Ayakların taşa takıldıysa düşersin. Sonra ayağa kalkar yürümeye devam edersin. Yorulduğunda dinlenirsin, acıktığında karnını doyurursun ama yola devam edersin, yırtıcı hayvanlar yolunu kestiğinde bile onları atlatmanın yolunu bulur yine de adımlamaya devam edersin... Madem dünyaya söyleyecek sözün var, hiçbir engel mani değil sana, ölüm başka...

***

İslamcıların tasfiyesini salık veren ve her devrin adamı olmaya namzet kimselere kızıyoruz. Haklıyız da. Aynanın karşısına geçip konuşmak bize göre değil. Ancak başımızı yastığa koyduğumuzda şöyle esaslısından bir muhasebe yapmamız gerekmez mi?

Şimdi bir durup düşünelim! Nereden çıkmıştık yola, hatırlıyor muyuz? Başlangıçtaki rüyalarımızı, hayallerimizi. Şu an durduğumuz ve düşünmeye başladığımız durak, başlangıçtaki o hayalleri ve rüyaları gerçekleştireceğimiz yolda bir basamak mı, yoksa sapmayı gösteren bir işaret mi? O işaret söyleyeceği sözü olan adamın ikbal endişesine yenik düşmesini mi gösteriyor? Mevki makama tenezzül edişini mi, tevazu derken ağırlığı altında ezildiği kibrin neden olduğu körlüğü mü, imkânların sarhoşluğunda yolu unutuşunu mu, adalet duygusunun düşmana duyulan nefretin büyüklüğü karşısında buharlaşmasını mı? Geri dönüşü olmayan uygulamaları ve mağduriyetleri mi?

***

Çarpıcı ifadeler, parlak mesajlar, sloganlar, holiganlar... Diyorum ki hayır, biz holigan olamayız! Kullandığımız araçların rengini almayacak, aksine onlara rengimizi verecektik. Yolda yanımıza yöremize yanaşan her insan tekinin bir imkân olabileceği gibi yarın bizi mahcup edebileceğini akıldan çıkarmayacaktık. Çirkeflikleri, soytarılıklarıyla bizi yoldan alıkoyabileceklerini…

Bu yüzden kervanı yolda bulduklarımızla değişmeyecektik.

Dünyaya söz söyleyecek adam, ne güncel konulara kapılacak ne de günceli yok sayacaktı. Çünkü güncel bir yönüyle günlük hayatın yansıması. O canlı kanlı hayatın içinde her insan tekinin bir hikâyesi vardı. Ve o hikâyelere dokunacak sahici bir çift söz.

Hala o bir çift sözü edemiyoruz ama!

Dostlar arasında rahatlıkla konuştuğumuz çarpıklıkları açıktan anlatsak belki birçok yanlışın önüne geçerdik. Misal mi? Nemrut örneği ortada yerde duruyorken bile şehirlerin kalbine saplanan ve uzaya doğru tırmanan binalara aldırış etmedik. Ucube yapılarla bir mahalleyi bir apartmana sığdıran anlayışa karşı bugün bile bir sözümüz yok.

Misal mi? Fetullah Gülen bu toprakların her hücresine nüfuz ederken, tonlarca ağırlığında mağduriyetlere neden olurken, şimdi zamanı değil deyip sustuk. Konuşsaydık belki en başta önü kesilir, bu derece büyük mağduriyetlere neden olamazdı. Sustuk ve susuşumuza dünyaya söyleyecek sözleri mazeret olarak sunduk. 15 Temmuz gibi büyük bir işgal girişimine uğradık neticede. Şimdi o kalkışmanın hesabını bile hakkıyla göremiyoruz. Göz göre göre sulandırılıyor davalar… Mustafa Cambaz’ların, Halil Katrancı’ların, baba-oğul Olçok’ların ve daha nice şehit ve gazinin canına kast eden katiller sürüsünden hesabını soramıyoruz.

***

Yolda çok kayıplar verdik. Umudu kestik onlardan. Mala mülke tamah edenler, mevki makama kapılanlar, gururunun ve kibrinin esareti altında burnunun dikine gidenler, ikbal avcıları ve korkaklar halel getirse de başladığı noktadan milim sapma göstermeden yolu ısrarla yürüyenlerimiz var. Benim de umudum…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...