İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​NETİCE!

YAYINLAMA:

İki gün süresince toplum düzenine hukuk dışı müdahalelerin modern zamanlar başlangıcı olarak düşündüğümüz 27 Mayıs tarihinden itibaren, kısaca ve elden geldiğince naçizane değerlendirmelerimizi aktarmak istedik. Yassıada mahkemelerinin 1954 seçimlerinde DP’den aday olmayı arzulamış Başsavcısı riyasetindeki heyetin hazırlamış olduğu ve okunması beş gün süren uzun iddianamesindeki işlendiği şekilde isnatların sebepleri olarak gösterilen ve ta Mithat Paşa olayına ve ta Abdülhamit Han dönemlerine kadar uzanılır ise anlamsız bir hesaplaşmanın güdüldüğü anlaşılır. Tabii ki yüz yıl öncesinin de belli oranda payı olmuş olabilir fakat değişik sebeplerle de bizlerin bu günü tahlil edebilmek için bakarken önemli ve temeli oluşturan detayların görülebilmelerini engelleyebilir, bundan dolayı da mümkün olduğunca yakın bir geçmişten itibaren topluma kanun dışı müdahalelere bakmamız ve unutmamamız gerekir. Kin tohumlarının temizlenerek toplumun daha da bir olmasını sağlayarak müdahale ortamının tamamen engellenmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Bazı düşüncelere göre merkez olarak adlandırılan Ülkemizin bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğumuz kültürel çeşitlilikler nedeniyle etkileşimlere daha bir açık ortamda olmamız hususunun zafiyetten çok fırsatlara ve zenginliklere yol açabildiğini düşünebiliriz. Önümüz de okyanus arkamız da dağların bulunduğu bir bölgede yaşıyor ve kültürel zenginliklerden yoksun bir küçük toplum olsa idik belki sıkıntılarımız ve zorluklarımız büyük ölçüde söz konusu olamazdı fakat sahip olduğumuz kültürel zenginliklerden, fırsatlardan ve dolayısıyla dinamizmimizden de yoksun kalmış olabilirdik.

Milli bir konu olan Partiler üstü meseleyi gelecek nesillere, daha donanımlı ve korunmalı olabilmeleri için somut olaylar üzerinden açıklayıcı bir tarzda aktarabilmemiz gerekir. Görülüyor ki yarım asrı geçen zaman içerisinde bazı akademik çalışmalar haricinde konu toplumun hissiyatına terk edilmiş. Tabi ki aşırı kuşkulardan ve yoğun taraftar hislerinden arınmış bilimsel yöntemlerle ve mümkün mertebe objektif bilgilendirme tarzları seçilmelidir, bu da herhalde eğitim müfredatından başlayan bir husustur.

Mesela, 1960’a hızlı adımlarla yaklaşılır iken, 1957 yılında İstanbul’da bir komita toplantısında üyenin “ …. Memleketi ıslah etmek , kurtarmak lazım . Politikacıların tutumu ortada . Onların bir şey yapacağı yok . Bu bakımdan yakında hükümeti bertaraf etmemiz bahis konusu olabilir. Hazırlıklarımızı bir ihtilale göre geliştirmeliyiz. Bunun için gerekirse kan dökmekten çekinmemeliyiz . Kan dökülecekse dökülür , başka çare yoksa hem de çok dökülür .” Sözleri ne denli ürkütücü ve ne kadarda geçen yaz yaşanılan kalkışmadaki uygulamaları çağrıştırıyor değil mi? Bu şaşırtıcı benzerlik bilinmelidir.

Ha keza muhalifler tarafından kullanılan “İhtilal “ kavramını Menderes salt iktidara karşı girişilen bir hareket olarak görmekte ve hükümete yönelik “halk desteği” ve müdahaleye yönelik direnişi de bir ihtilal olarak görmüştür. Şöyle ki “İhtilal yalnız iktidara karşı yapılan bir hareket değildir . İhtilal kanunları çiğneyenlere , milletin haklarına tecavüz edenlere karşı milletin bir kıyamı demektir . Bugün milletin haklarına tecavüz edenler , milletin iradesini yok etmek isteyenler ,iktidarda olanlar değil , aksine olarak bugün kendilerinin millet haklarının koruyucusu olduklarını sahte bir eda ile ilan ederek , millet iradesini yok etmeye kıyam etmiş olanlardır . Binaenaleyh , ihtilal onların hakkı değil , milletin ana haklarını çiğnemek isteyenlere , onlara karşı milletçe durmak , bir milletin en tabii hakkı sayılmak icap eder. İhtilalin ne demek olduğunu bu sözde ihtilalciler elbette anlamakta gecikmeyeceklerdir . “ Bu sözlerindeki bir karşı direnişe o günlerde tesadüf edilmemiş ancak 56 yıl sonra gerçekleşebilmiştir. Neticede 15 Temmuz tarihinin bir hatırlama günü olarak tespiti nesillerin öğrenip anlayabilmelerine önemli bir vesile olacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...