İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​ÜNİVERSİTEYE GİREMEMEK DÜNYANIN SONU DEĞİL!..

YAYINLAMA:

Türkiye’de üniversiteye hazırlanmak ayrı bir dert olduğu gibi üniversiteyi tercih etmek ve yerleşmekte ayrı bir derttir. Üniversiteye girdikten sonra meslek sahibi olmak ise apayrı bir dert olsa gerekir. Çünkü insanlar üniversiteye yerleşen kişileri meslek sahibi gibi görmeye başlıyorlar. Bu işin başka boyutu ise insanlar üniversiteyi tercih ederken ne kadar iş garantisi olduğuna ve ne kadar para getirdiğine bakıyorlar.

Şüphesiz üniversite sınavına hazırlanmak ve sınav sonuçlarından sonra tercih etmek ve sonunda bir programa yerleşmek oldukça zorlu geçen bir süreçtir. Bu “stresli maratonda” hem zihinsel hem de psikolojik anlamda oldukça “yorulan” öğrenciler çok hassas ve kırılgan olabilir, bazen de yaşadıkları sınav stresinin etkisiyle çevresindekilere –özellikle de ebeveynlerine- karşı agresif davranışlar sergileyebilirler. Bu nedenle ebeveynler çocuklardan daha çok sabırlı, dikkatli ve toleranslı olmalıdır.

Üniversiteyi seçme ve yerleşme konusunda öğrenciler zaman zaman başarısızlık ve yetersizlik duygusuna kapılabilirler. “Bir üniversiteye yerleşmem çok zor!” gibi düşünceler, öğrencilerin ümitsizliğe düşmesine ve neticede pes etmesine sebep olabilir. Böyle durumlarda çocuğunuzu teşvik etmeli ve ona güvendiğinizi hissettirmelisiniz. “Sen bir üniversiteye yerleşsen de yerleşmesen de sen bizim çocuğumuzsun. Sana olan sevgimiz hiçbir zaman azalmayacaktır” şeklindeki ifadelerle ebeveynler çocuklarını rahatlatmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki başarısızlık ve yetersizlik duygusu bir genç için daha ciddi bir özgüven bunalımına yol açabilir.

Üniversite seçimi, bir kıyafet seçimi gibi ya da tatilde nereye gidileceği gibi kısa vadeli bir seçim süreci değildir. Tercih yaparken; üniversiteli olma, boşta kalmamak için bir bölüm seçme değil, uzun vadede mutlu olacağı, yeteneklerini başarılı bir şekilde ortaya koyacağı bir meslek seçme düşüncesi öne alınmalıdır. Çocukların küçükken, yemeğini yiyip yemediği, ödevleri hazırlayıp hazırlamadığı önemliyken, şimdi hayatlarını etkileyecek kararlar verme sürecine girerek doğru seçimler yapmaları anne-babalar için daha elzem bir durumdur. Çocuklar bölüm seçerken anne-babaların fazla yönlendirici olmaları, baskıcı tutum sergilemeleri doğru değildir. Özellikle ebeveynlerin zamanında doyuramadıkları ihtiyaçlarını, başaramadıklarını çocukları üzerinden gidermeye çalışması çocuğa büyük bir haksızlık olacaktır.

Bölüm seçerken sorgulanması gereken en önemli şey kişilik özellikleri, ilgi, yetenek, beceri ve beklentilerinize o bölümün ne kadar uygun olduğudur. Meslek tek başına bir iş sağlamaz. Seçeneğiniz üniversitenin yerleşkesinin fiziki durumu, akademik kadro, öğrenci memnuniyeti, pedagojik ilgi, bilimsel çalışmalara katılım, mezunların memnuniyeti de önemli kriterlerdendir.

Puan ve sıra gibi maddi değerler bakımından daha güçlü bir programın, daha zayıf bir programın altına yazılması ölü tercih olarak nitelendirilebilir. Küçük puan farklarından dolayı korku yaşayarak sırf puanı yüksek diye daha az istediğini üst sıraya, daha çok istediğini alt sıraya yazan bir aday doğru işlem yapmaz. Yeter ki siz istek sıranıza göre tercih listelerinizi oluşturun. Gitmeyeceğiniz ve sevmediğiniz bir bölümü yazmayın.

Üniversite; öğrencileri değişen dünyaya ve onun gelişen alanlarına hazırlamalı, rekabet gücünü sağlayacak olan özellikleri edinmelerinde gerekli disiplinlerarası çalışma ortamını sağlamalıdır. Gerçi bu saydığım özellikleri taşıyan Türkiye’de kaç üniversite var bu da ayrı bir tartışma konusudur. Tercih yapacak öğrenciler ve ebeveynlerin seçecekleri programları yüksek puanı veya tanınırlığına göre değil, ilgi, istek, sevmek ve yeteneklerine göre seçip yapmalıdır. Hatta öğrenci ve ebeveynlerin seçmeyi düşündükleri üniversiteyi yerinde görmeleri, öğrenci, akademisyen ve varsa mezunlarla görüşmeleri kendileri açısından yararlı olacaktır.

İyi bir üniversite eğitimi, yetişkin bireylerin daha bağımsız ve eleştirel düşünmesi istenen modern dünyada, teorik eğitimin yanı sıra öğrenciler, çeşitli konularda hazırlanan senaryolar üzerinde de tartışabilmeli, ortaya çıkan sorulara ilişkin araştırmalar yapabilmelidir. Bu sırada öğrencinin, bilgiye nasıl ve hangi yollardan ulaşabileceğini öğrenmesi hedeflenmelidir. Üniversiteyi kazanamamak dünyanın sonu mudur? Tabii ki değildir. Her şeyden daha önemlisi bireyin beden ve ruh sağlığı değil midir?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...