İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​SUYUN İÇİNDE SUYA HASRET BİR BELDE...

YAYINLAMA:

Suyun içinde suya hasret kalmak. İlk bakışta vurucu bir cümle. Hatta güzel bir şiirin çok çarpıcı bir mısrasını andırıyor. Güçlü bir çağrışıma sahip. Suyun imgesel zenginliğinin bunda payı var. Ancak konumuz şiir değil. Edebiyatta veya şiirde suyun yerini irdeleme çabası da değil maksat. İmgesi, çağırışımı, yan anlamlarını bir tarafa bırakalım.

Su canlılıktır. Suyun olmadığı yerde canlılıktan bahsedilemez. Sözgelimi ayda su da, canlılık da yok. Ayda canlılık belirtisine dair zaman zaman medyaya yansıyan haberlerle karşılaşırız. O haberlerde bile bulunduğu iddia edilen canlılık belirtisi suyun izidir. Geçmişte suyun bulunduğuna dair varsayılan işaretlerdir.

***

Fakat gelgelim her tarafı su olup da susuzluk çeken topraklarımız var. İçinde bulunduğumuz trajikomik durum anlaşılsın diye meseleyi -görece- derinlikli bir yerden ele almaya çalışıyoruz. Meselemiz şu: Bu ülkenin Adıyaman diye bir ili, bu ilin de Kâhta adında bir ilçesi var. Bilen bilir, bilmeyen için şöyle tasvir edelim: Bulunduğunuz yerin en yüksek dağına çıkın, dorukta şöyle bir etrafı gözleyin, yüzünüzü nereye dönüyorsanız orada suyu görüyorsunuz. Vadileri, koyları doldurarak kolları haline getirmiş, bazı tepeleri yutmuş, bazı dağları ada haline getirmiş bir nehir bütün heybetiyle sizi karşılıyor. Nemrut Dağı’na çıkıp da çevreyi kolaçan ettiğinizde sizi böyle bir manzara karşılar. Nemrut Dağı’nda, gözlerinize yansıyan nehir Fırat'tır. İşte o Fırat'ın yarım ada haline getirdiği bölgede bulunan köylerin en büyük sorunu su, daha doğrusu susuzluk...

***

Bayramda memlekette gittiğimde fark etmiştim. Kâhta’da musluk suyu artık içilmiyor. Genel itibariyle hazır su kullanılıyor. Bazı arkadaşlar su kesintilerinden de şikâyetçiydi. İyi kötü musluklardan akan suyla ihtiyaçlar gideriliyordu. Ancak köyler ilçe kadar şanslı değil. 30’u aşkın köyde üç aydır su yok. Su ihtiyacı barajdan römorklar veya tankerlerle karşılanıyor. İddialara bakılırsa su ihtiyacının sağlıksız koşullarda sağlanması zaman zaman salgın hastalıklara yol açıyor, özellikle çocukların toplu halde hastanelere kaldırılmasıyla sonuçlanabiliyor.

***

Konuyla ilgili BİMER’e de başvurular yapılmış. Verilen cevapta kaynağından suyun debisinin düşmesi nedeniyle suyun akmadığı, ihtiyacın karşılanması için alternatif çalışmaların yapıldığı belirtiliyor. Bunun haricinde ilçe özel idaresinin bütçesinin yapıldığı döneme yapılan bir gönderme var, onu geçiyorum. Şunu söylemek lazım: Her şeyden önce resmi açıklamalara hâkim tekdüze ifadelerle verilen bu cevap, suyun içinde susuzluk çeken insanlar için tatmin edici değil. Peki, ne yapılmalı? Elbette en tatminkâr cevap, su sorununun bir an önce çözülmesi. Adıyaman ayda bir yer adı değil. Suyun izinin sürülmesi de gerekmiyor. Her taraf canlılık her taraf su… -Adıyaman milletvekilleri zaten meseleyi takip ediyordur!- Yeter ki yetkililer bürokratik işlemlerle vakit kaybetmeden harekete geçsin… Musluklardan suyun, canlılığın akması, hayat bulması uzun sürmez.


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...