İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​"ZENGİN ÖLMEK İSTEMEZ!"

YAYINLAMA:

Kimi zaman piknikçilerin artıklarına veya trafikte camını açıp çöpünü dışarı atana rastlıyor ve “Çevre Şuuru”muz depreşiyor ya…

Sonra kendimizi bazen az gelişmiş, Batı’yı da medeni falan zannediyoruz.

Veya öyle zannedenlerimiz var.

O iş öyle değilmiş.

Ben, İklim Değişikliği Başmüzakerecimiz ve Müsteşar Yardımcısı Prof.Mehmet Emin Birpınar’ın yalancısıyım. Yani bugün dünyayı yaşanmaz hale getiren “biz” değiliz.

Yaşanmaz derken, ozon tabakasının delinmesi, buzulların erimesi gibi küresel felaketlerden bahsediyorum. Ve iklim değişikliğinden.

Dolayısı ile bir fatura kesilecekse, bize sıra gelmez.

“Çevreciliği Batı’dan öğrenecek değiliz!” deyince yüreğimin yağları eridi. Tamam bizim de kabahatlerimiz var. Yapmamız gerekenler falan var ama…

Prof.Birpınar’ın şu beyanları meseleye daha doğru bakmak açısından bence önemli:

“Sanayi devrimiyle başlayan dünyayı kirletme politikası sayesinde batı gelişmişlik seviyesini buldu. Üstelik Afrika’daki insan gücünü kullandı bedavaya. Havayı, suyu ve toprağı hunharca kirlettiler…”

Bu iki satır çok şey ifade ediyor. Sanayi devrimi= İnsanın ve dünyanın sömürülmesi…

Sanayi devrimini kaçırdık diye üzülenlerin bir daha düşünmesi lazım galiba.

Diğer taraftan biz az kabahatli filan olsak da özellikle iklim değişikliği noktasında bilmemiz ve hesaba katmamız gereken unsurlar var. Birpınar’ı dinlemeye devam edelim:

“İklim değişti, değişiyor, alışık olmadığımız olayları yaşayacağız. Aşırı sıcaklar olacak. Aşırı soğuklar olacak. Aşırı yağışlar veya kuraklıklar olacak.”

Xxx

“Önümüzde 20-25 yıllık bir süreç var. Ondan sonra daha büyük felaketler gelebilir. İnsanoğlu kendi kazdığı kuyuya düşüyor. Enerjide tasarrufa gidilmesi lazım. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz lazım. Çöp üretimini azaltmamız lazım. Diğer taraftan nasıl deprem kuşağındaysak ve tedbirli yaşamak durumundaysak, artık iklim değişikliğini de hesaba katmak ve tedbirli yaşamak zorundayız.”

Xxx

“Her belediyenin çalışmalarında iklim değişikliği parametresini hesaba katarak yatırımlarını yapması lazım. Yani siz bundan sonra yapacağınız atık su kanallarını, kaldırımları, yolları yaparken mutlaka artık iklimin değiştiğini ve değişmenin devam ettiğini hesap etmek zorundasınız.”

Xxx

“Yağış dediğiniz zaman, bunun toprakla buluşması gerekiyor. İstanbul’da 1936’larda her dört metrekarenin bir metrekaresi yeşilken yani yüzde 25’i, 1994’e geldiğiniz zaman yüzde 1,5 gibi bir rakama düşmüş. Yağış oluyor ama toprakla buluşamıyor ve akışa geçiyor. Akışa geçtiği zaman da sistemin herhangi bir yerinde bir yetersizlik veya tıkanma varsa bu geriye doğru şişiyor ve inanılmaz taşkınlar, göllenmeler oluyor. Evler araçlar sular altında kalıyor. İklim değişikliğinin yol açtığı zararların bedelini tedbir almaya harcamalıyız.”

Xxx

“70’lerde şunu fark ediyor dünya. Evet, çevreyi kirlettik. Ve zenginleştik. Ve bu arada biliyorsunuz zengin insanlar ölmek istemez. Fakirin canı çok tatlı değildir de, zenginin canı çok tatlıdır. Akıllar biraz başa gelmiş. Ya demişler biz yanlışlar yapmışız. Babalarımız, dedelerimiz… Biz de devam ediyoruz. Ve bu arada biz geliştik ama bizim gibi gelişmek isteyen ülkeler var. Bizi takip eden ülkeler. Çin var. Hindistan var. Brezilya var. Arjantin var. Türkiye de onlardan bir tanesi. Ve bunlar da bizim yaptığımız hataları yapıp dünyayı kirletmeye başladılar. Bu böyle giderse, yaşanamaz bir dünya olacak. Nefes alamayacağız. Bu korkuyla çevrecilik meselesi Rio’da yapılan 1972’de bir konferansla başlıyor. Çevreyle ilgili üniversitelerde bölümler kuruluyor. Çevre Bakanlıkları hayata geçiyor. Türkiye’de ise bu aradan 20 yıl geçtikten sonra 1992’de bir Çevre Bakanlığı kurulabiliyor.”

Xxx

“Biz kimiz? Nasıl bir medeniyetin çocuklarıyız? Yaş kesenin, baş kesenin ve yol kesenin affedilmediği bir kültür ve medeniyetimiz söz konusu. Fatih Sultan Mehmed’in 1453’de İstanbul’u fethettiğinde bir fermanı var. İnsanların çevreyi nasıl koruyacağı, yerlere tükürmemesi, çöplerin nasıl toplanacağı vesaire. Yıl 1453… Diğer taraftan “Yarın öleceğinizi bilseniz bile bir fidan dikin!” tavsiyesi veren bir Peygamberin ümmetiyiz. Dolayısıyla çevreciliği batıdan öğrenecek halimiz yok.”


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...