İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

4 TEMMUZ

YAYINLAMA:

Martı sesleri pencereden içeriye doluyordu. Bütün güzelliği ile 4 Temmuz 2018 sabahı oluyordu. Radyodan yayılan sese kulak verdi. Gülümsedi. Anne evindeydi:

“Ezelden âşinânım ben

Ezelden hem-zebânımsın”

Bu evde öğrendiği çok şey vardı. En önemlisi ise ayın dili konuşabildiği nadir mekanlardan birisi olmasıydı. Kendini müziğin kollarına bıraktı. Nasılsa, birazdan radyonun sesi yükselecek, kalkma saatinin geldiğini anlayacaktı.

“Beraber ahde bağlandık

Ne yapsan yâr-i cânımsın”

4 Temmuz 1776 Amerika’nın İstiklali

4 Temmuz 1921 Karamürsel’in Kurtuluşu

Eşleşen iki önemli tarihi olay ile anılan bir sahil kasabasında, bir dönem yaşamış olmanın ayrıcalığını duyumsadı. 1950’li yıllarda, Amerika’nın en önemli istihbarat üssünün kurulduğu Karamürsel’de ‘4 Temmuz’, 30 yıla yakın Amerikalılarla birlikte kutlanmıştı. Çevre köylerinin de akın ettiği kutlamada, binbir çeşit insan, coşku ile bir araya gelirdi. Atatürk Heykeli’nin önünde yapılan tören ve kurtuluşun temsili canlandırılmasının ardından, akşam verilecek konser için çay bahçelerinde vakit geçirilirdi. Dönemin değerli sanatçılarının sahne aldığı konser, gece yarısı başlar ve neredeyse sabaha kadar sürerdi.

“Ne olsam zerrenim

Kalbimde hâlâ çarpar esrarın”

Kulağına çarpan martı çığlığını kendisine yordu. Zaten radyonun sesi de yükselmişti. 4 Temmuz gününü kutlama çağrısıydı.

“Gel ey canân gel ey can

Kalmasın ferdaya didârın”

Eski kutlamaların özlemi ile başlayan gün güzellikler ile dolu dolu geçiyordu. Has kadife üzerine özel işlemeler ile bezeli bir bindallıyı anımsatan Karamürsel sahili, “Bin Dalın” birleştiği nokta olarak binbir yüzü misafir ediyordu. Özenli giyinmiş birbirine aşina çocuklar, hem-zeban gençler, beraber ahde bağlanmış yaşlılar, çocuklarına yar-i canım diyen aileler, ne olsam zerrenim diye eğlenen ergenler ve görev aşkı ile kalbi çarpanlar arasına karışmış baloncular, pamuk helvacılar, macuncular, mısırcılar, ışıldakçılar şölen neş’esindeydi. Sanki, herkes, güftesi Mehmet Akif Ersoy’a ait Şerif İçli’nin hüseyni bestesinde buluşmuştu. “Ufak Tefek Karamürsel Sepeti”ne herkes sığmıştı.

Gece konseri başladığında, İlhan Çınar Alanı’nda ilerlemek güçleşti. Yollara taşan halk, dev ekranlardan konseri izlemeye çalışıyordu. Yeni albümünün tanıtımına fırsatmış gibi algıladığım Edis Sahnesi’nde, yeni şarkılar ile yüzyüze kalmış halk, ciddi bir duruş ile konseri izliyordu. Ben de bir süre onları izledim. Hemen yanıbaşımdaki bir genç kıza Edis’i neden seviyorsunuz diye sorduğumda, erkek olduğu için cevabını aldım. Edis’in “Olmamış mı?” şarkısıyla eşleşti.

Gördüğüm, eğlenmeyi unutan halk mıydı yoksa, müziğini arayan halk mıydı bilemedim. Edis Konseri’nde bir ben, bir arkadaşım, bir de arkadaşımın annesi, eski günlere dans ettik. Havai fişeklerle martıları susturduk. Gece yarısı olmadan dağıldık.

‘4 Temmuz’da herkesin sığabildiği ‘Karamürsel Sepeti’ boştu!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...