İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI!

YAYINLAMA:

Ekonomist değilim ama ülkemizdeki bu şartlar maalesef bizleri de ekonominin tüm inceliklerini öğrenmek zorunda bıraktı. Tüm ekonomik terimleri, neyin ne olduğunu ve olmadığını öğrendik artık.

Ekonomi konusunda bir çok şey öğrendik de, bir şeyi, çok daha iyi öğrendik. Kendini ekonomi uzmanı sanan bazılarının ileri sürdükleri ekonomik çözümlerin tam fiyasko olduğunu öğrendik. Bunu en net, dolar ve euro denen şımarıkların bizlere neler yaptığını gördükten sonra çok daha iyi anladık.

Arkadaşlarımızla temmuz ayı ortalarındaki sohbet sırasında “gidişat öyle görünüyor ki; dolar hazır hızını almışken ağustos ayı içinde 6.50-7.00 TL civarlarında, bizlerle alay eden o şımarık tavrıyla seyredecek ve biz bakakalacağız.” demiştim.

Başka bir şey söylemeye gerek yok ekonomi analizinden pek anlamayan ve rakamsal verilerin ne anlama geldiğini bilemeyen ben, bu durumu inanarak dile getirmiştim. Hoca olmam nedeniyle, o arkadaş çevremde beni az da olsa cidiye almadılar değil. Çok bilenlerin konuştuklarında memleketi kurtardıkları böylesine bir ortamda nelerin yaşandığını çok net görebiliyoruz.

Memleketimizdeki insan manzaralarına yansıyanların en belirginleri işte bunlar. Tüm söylediklerinden sonra gelinen bu ortamda söyleyecek pek bir şeyleri kalmamış. Kalmamış ki pek ortalarda yoklar.

Tüm ikazlara, hep var olan ve asla yanıltmayan gerçeklere, “aman dikkat”lere rağmen, bu dokuz günlük tatil süresince yaşananlara bir bakın; tatile gideceğim düşüncesiyle yola çıkanlardan 132 kişi evlerine geri dönemediler. Yaralananların ne durumda oldukları ise belli değil. Yazıyı yazdığım pazar günü öğlenden sonra bayram tatilinin kazalar bilançosu; 132 ölü, 704 yaralı. Bundan kurtulmak içim sadece dikkat etmek, önlemler almak yeterli değil demek ki. Bunun için asıl olan eğitim. Bu gerçeği kabul etmek ve gereğini yerine getirmek.

Bayram süresince ülkenin, başta İstanbul olmak üzere, neredeyse yarısına yakını Ege va Akdeniz’deki tatil yörelerine doğru akın akın gitti. O tatil yörelerinde, değil tatil yapmak nefes almanın bile zorlaştığını yansıyan haberlerde görebiliyoruz. Bunu bildikleri halde, her şeye rağmen tatil sevdasıyla yola düşen heveslilerin yaşadıklarını yansıtan insan manzaralarımız en dikkat çeken ve akılda kalanlarıdır.

Tatil yörelerinde yer bulamayıp; çadırlarda, arabalarında konaklamaya, denize girebilmek için plajlarda sırt sırta, kucak kucağa denize girmeye çalışanlardan yansıyan insan manzaraları. Hem gidiş hem de dönüş yolunda kilometrelerce uzayan tatilci araç kuyruklarından, havaalanları, feribot iskeleri, otoyollardan, otogarlardan yansıyan insan manzaralarına bakınca tatil doyumsuzluğunun kontrolden çıkardığı insanlarımızdan geride kalan insan manzaraları, memleketimizden yansıyanlardır.

İbretlik bir insan manzarası ile yazımızı sonlandıralım. Sosyal medyada izlenme rekorları kıran bir görüntü. Bir televizyon kanalı muhabiri sokakta rastladıkları gençlere, her yaştan insanlara, biraz tirajikomik bir soru sorar. Soru; “Hükümet Yerçekimi Kanunu’nu kanunlar arasından çıkarma kararı almış. Ne dersiniz, iyi mi olur” verilen yanıtları buraya taşıyamam ama şunu söylemeliyim ki; Yerçekimi Kanunu’nu bilen kimse çıkmadığı gibi, bu kanunun kaldırılmasının iyi olacağını, “ben bilmem yetkililer iyi bilir” diyenleri bile vardı.

Bu, mizansen olarak hazırlanmış, belki röportaj yapan muhabirin bir mizahi yaklaşımıydı diye düşünülüp önemsenmeyebilir ama, verilen yanıtlar pek de mizahi bir yaklaşım gibi değildi, fıkra gibiydi.

Günümüz eğlencesi fıkralar, memleketimizden yansıyan insan manzaraları üzerine kurulmuştur. En çok dillendirilenler ise Karadeniz fıkraları. O fıkralar Karadenizlinin yaşamındaki espri hazinesinden yansımalardır.

Tüm bunları yaratan ve yaşatan insan manzaralarından kurtulabilmek için önlem almaya gerek yok.

Tek önlemi geleneklere bağlı köklü eğitimdir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...