İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KAYBETMEDEN ÖNCE, ESAS MESELEYE Mİ EĞİLSEK?

YAYINLAMA:

Eğitim sistemimizde yıllardır süregelen keşmekeşi özetliyordu, bu sözler…

Bir özeleştiriydi…

Hem de ilk ağızdan geldi…

Milli Eğitim Bakanı sayın Ziya Selçuk geçtiğimiz günlerde öyle derin bir yaraya parmak bastı ki,

Devlet erkanından, ebeveynlere kadar hepimizin yeniden, ciddi ciddi düşünme zamanının geldiğine işaret ediyordu…

“Gerçekten nesilleri kaybediyoruz” diye de ekledi, sayın bakan…

Dinlerken,

Doğru ve isabetli bir tespit, çözüm yoluna evrilen sürecin ilk adımıdır sözleriyle umudumu da kendime yeniden aşılıyordum…

Çünkü sayın Selçuk’un dediği üzere, Anadolu’nun eşsiz kültür mirasıyla yeşermesi gereken neslimizin kayboluşuna kim şahit olmak ister ki?

Modern çağın bilgi ve becerilerini kazandırmak,

Bilimsel düşünce alışkanlığı edindirmek,

Yaratıcılığı özendirmek,

Araştırmacı ve tartışmacı bir yeteneği geliştirmek,

aslında Türk coğrafyasından bize kalan mirasın içinde yok mu?

Elbette ki var…

O zaman ne oldu da biz bu kadar yıl boyunca, esas meselemize bir çözüm üretemedik?

Eğitim sistemimiz üzerindeki bu kara bulutlar nereden geliyor ki, bir türlü gitmek bilmiyor?

Sorular, sorunlar bir hayli fazla… Ancak çözümsüz de değil…

Her ne olursa olsun, Milli Eğitim Bakanı sayın Selçuk’un bu derin sorunu samimi ve gerçekçi bir konuşmayla ortaya koyması çözüme yönelik adımların süreceğine de işaret…

Bir Finlandiya örneği var ki; yeri gelmişken bahsetmekte fayda var…

Kısa bilgilerle bitirelim:

“Düşük maliyetler, kısa okul saatleri ile yüksek akademik başarıyı; bireyselliğe, bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen eğitim anlayışıyla bol boş zamanı, eğlenerek öğrenmeyi birleştiren” bir sistem…

“Öğrencilerin kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi eğitim-öğretim programlarını şekillendirme haklarına sahip oluşları…”

“Okulların birbirleriyle rekabetleri değil, dayanışmaları…”

“Eğitimde eşitlik kavramına değer verilmesi…”

Ve belki de en önemlisi: Eğitime ayrılan bütçenin diğer alanlardan daha fazla olması…

Onlar başarıyor da, biz neden başaramayalım?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...