İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

UCUZ HİKAYE

YAYINLAMA:

Talih yüzüne baktı birbirinden kaliteli filmlerin yapımcısı oldu. Her filmi adeta para basıyordu. Etkin bir çevreye kavuşmuştu ve filmleri tüm dünyada gösteriliyordu. İş ilişkileri o kadar güçlüydü ki Uluslararası Af Örgütü dahil zorlu birçok kurumla da içli dışlıydı. Film sektöründe okuduğu senaryolarla gerçek arasındaki mesafe giderek bulanıklaşmış ve her şey birbirinin içine geçmeye başlamıştı. Hükmettiği senaryolar kendisini yarı-tanrı olarak görmesine neden olmuştu.

Günlerden bir gün bir kadın ortalığa çıktı ve Harvey Weinstein’ın kendisini taciz ettiğini söyledi ve şu çağrıda bulundu: Eğer siz de cinsel istismara uğradıysanız çıkıp söyleyin. Etraf Harvey Weinstein tarafından tacize uğradığını iddia eden kadınlarla doldu bir an. Film sektörünün karanlık yüzü bir kadının cesaretiyle gün yüzüne çıkmıştı. Türkiye’de de sinema sektöründe başarı elde etmek için yapımcı ve yönetmenlerle sıkı fıkı olmanın gerekliliğine dair imalar yapılıyordu ama dışarı kayda değer bir tanıklık çıkmıyordu. Sonrasında Harvey Weinstein birçok anlaşmasını iptal etmek zorunda kaldı. Mahkeme karşısına çıkarıldı ve başarılı bir yapım sihirbazından bir canavara dönüştü. Kendi hayatını filme almak ister mi veya hayatının anlatıldığı filmi kim izler bilemiyorum.

Şu anda “Ben de” etiketiyle (#MeToo) dünyayı kasıp kavuruyor bu hareket ve iş ahlakının kodları yeniden tartışılıyor. Weinstein’ın sahip olduğu güç onun güçsüz tarafı oldu. Tıpkı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman gibi. Prens, sahip olduğu güçle tıpkı Weinstein’ınkine benzer bir sarhoşluğa kapıldı ve yapmaması gereken hamleleri yaptı. Gücü kendisini yanılttı. Hesap edemediği diğer bir nokta birbirinden kopuk görünen noktaların bir araya gelerek kendi karşısında bir hat oluşturacağıydı.

Bu iki hayat hikayesi cüretkâr gangsterlerin maceraları etrafında şekillenen Ucuz Roman filmine benziyor. Quentin Tarantino’nun bu kült filminin yapımcısı da o zaman Miramax şirketi altında faaliyet gösteren Weinstein. Filmde gangsterler bir işi ellerine yüzlerine bulaştırırlar ve patron işleri düzeltmesi için güvendiği bir adamı gönderir. Ama gangsterlerin ruhu beladan uzak durmak için pek elverişli değildir. Merak ediyorsanız filme bir göz atabilirsiniz. İzlemek isteyenler olabileceği için daha fazla detay vermeyeyim.

Kaşıkçı olayı Muhammed Bin Selman’ın gücünün duvara toslaması anlamına geliyor. O da tıpkı Weinstein gibi kurduğu sanal dünyanın sonsuza dek süreceğini sandı ve yanıldığını anlaması uzun sürmedi. Yine Weinstein gibi tüm dünyanın izlediği bir canavar olarak gücünün elinden kayıp gitmesini izliyor. Kaşıkçı’nın akıbetine uğrayan kurbanların yakınlarının “biz de” diyeceği günlerin de yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Gangster filmleri mutlu sonun olmadığı ucuz hikayelerdir, bunu en çok yönetmenler bilir. Ortaya dökülen kanlar ise izleyicinin gözünde makarnanın üstüne sıkılan ketçaptan farksızdır. Şunu da ekleyelim: Algı üzerine inşa ettiğiniz gerçeklik günü birinde yıkılmaya mahkumdur ve ne kadar fazla şey inşa ederseniz altında kalacağınız yıkıntı da o kadar büyük olacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...