İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

NELER OLUYOR BİZE!

YAYINLAMA:

Sonra da etrafımda bu soruyu sorup net ve içten yanıtlar alabileceğim birçok kişiye de sordum. Hayrettir ki, aşağı yukarı birbiriyle tam olarak örtüşmese de neredeyse aynı anlamı, endişeyi, tedirginliği, şikayet ve sitemleri yasıtan yanıtlar aldım.

Günlük yaşamımızdaki dalgalı görüntünün nedenlerine ait geri dönüşler almaya çalıştım.

Ekonomik durumumuzla ilgili sorular sordum, bu konuda kafaların iyice karıştığına yönelik yanıtların çok öne çıktığını gördüm. Ama en net belli olan ise, kafaların iyice karışık olduğu sonucu beni oldukça ümitsizliğe sürükledi.

Artık iyice ağırlaşan geçim sıkıntısının sosyal yaşam üzerindeki etkilerinin ne aşamada olduğu konusunda ilginç yanıtlarla karşılaştım.

“Size göre dar gelirli kime deniyor” sorusuna ne yanıtlar alacağım, oldukça merak ettiğim şeydi ama inanamadığım kadar net olamayan bir anlatımla karşılaştım, Gördüm ki; toplumda dar gelirli tanımının perspektifi oldukça gelişmiş. “En kolayı bu mu” diye düşündüm. Bu soruyu sorduğum birçok kişi toplumdaki dar gelirli profilini çizerken oldukça gerçeğe dayanan istastistiki bilgi ve yaşam örnekleri vererek beni şaşırtılar. En kolayının bu olmadığını anladım.

“Piyasadaki pahalılıktan ne kadar etkileniyorsunuz” soruma o kadar ayrıntılı ve yoğun bilgili yanıtlar verdiler ki; medyada, kitle iletişim araçlarında ekonomi konuşanların, güzel konuşma uğruna gerçeklerden uzaklaşıp bazı şeyleri söylemeye cesaret edemeyenlerin toplum üzerindeki psikolojiye ne kadar negatif etki yaptıklarının yansımasını gördüm.

Döviz hareketleriyle ilgili bir kaç şey sordum. O konuda da ekonomide laf cambazlığı yapanlardan daha gerçek bilgi değerlendirmeleriyle; hem kendi durumlarını hem de toplumun birçok kesiminin durumunu çok daha iyi analizle etkin sonuclara varabildiklerini gördüm.

Daralan şartlarla yaşamayı öğrenebilmek uğruna kendilerini eğitmede ne büyük bir aşama kaydedebildiklerini gördüm.

Bu zor şartlarda öncelikle günü kurtarmak oldukça zordu. Yarınlarla ilgili hesap yapmak, bütçe ayarlaması yapabilmenin zorluğunda, şartları yönetme konusunda ne kadar uzmanlaşabildiklerini gördüm ve kendimeden şüphe duydum. Bazen şartların yarattığı zorluklardan yıldığım, cesaretime güvenemediğim için, zorluklar karşısında kolay pes ettiğim için kendime kızdım.

Bu dar zamanda hala ayakta kalabildiklerini görüp, toplum olarak ne kadar dayanıklı olduğumuzu, istersek her şeyle mücadele edebileceğimizi gördüm. Her şartta asla yılmayan, pes etmeyen birisi olarak kendime bir profil çizmiştim. Ama bu gördüklerimden sonra onların yansıttıkları o fotoğraftan almam gereken çok daha fazla dersin olduğunu hissettim.

Kitle iletişim araçlarını nasıl kullandıkları, aradıklarını bulup, bulamadıkları konusunda sorduklarıma aldığım yanıtlar da çok ilginçti. Yılların televizyon eleştirmeni olmam nedeniyle hemen hemen her programı izlemeyi görev edinmiş olan ben, sorularıma verilen yanıtlardan bilmem gerekenleri önemsemediğimi gördüm. Söylediklerinde çok ama çok haklılardı. Eleştirilerinde sadece izleyen durumunda değil, ne yapılmak istendiğinin farkında olduklarından iyice emin oldum. Programların; uyutan, seyirciyi yok sayan, “ne yayınlasam izleyecekler” dayatma anlayışının çok net farkında olduklarını, programlarda özellikle dizilerdeki acemiliklerin, baştan savma senaryolara dayalı ve zayıf, kandırmaca içeriklerin farkında olduklarını gördüm.

Bu konuda çok net gördüğüm, sanıldıkları kadar saf olmadıkları ve birçok dizi ve programı sadece izlemiş olmak için izledikleridir. Medyayı takip edenler, televizyonları izleyenler, sosyal medya fenomeni olarak görünenler, yayıncıların kafalarında yarattıkları “ne verirsem alırlar, ne yayınlarsam izlerler” insan prototipine sokmak yapılanmasına kanmadılar, direndikçe direndiler ve başardılar da.

Televizyon yayınlarını reyting denen o değerlendirme saçmalığıyla ayakta tutmaya çalışmak bir başka yanılgıdır.

“Bize neler oluyor”u yansıtan o esrarengiz fotoğraftaki görüntüyü iyi analiz etmek gerek.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...