İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HATIRLAMAYI UNUTMAK 

YAYINLAMA:

Geri kalanlar ise ancak dolaylı yollardan o günü hatırlıyor. Kimimiz bir fotoğrafta, videodan veya bir gazete yazısından, kimilerimiz o günleri yaşamış birinin tanıklığından. 10 Kasım bize ölümün ve geride bırakılanların bir defa daha düşünüleceği ortamı sunuyor. Tarihi bir muhasebe defteri olarak önümüze koyuyor. Yakın zamanlara kadar bir matem havasından geçen 10 Kasım’lar artık Mustafa Kemal’i anlama yönüne doğru değişim gösteriyor. Geniş yelpazede Atatürk’ün farklı yönleri ele alınıyor, popüler yazarlar bu sevgiyi kazanca çevirmenin telaşıyla yeni araştırmalarını bu döneme getirip pazarlama çalışmaları yapıyorlar. Televizyonlar Atatürk’ün sevdiği şarkılar, giyim firmaları Atatürk’ün sevdiği kıyafetler, lokantalar Atatürk’ün sevdiği yemekler üzerinden ekonomik canlılık peşindeler. Atatürk’ün partisi olduğunu iddia edip dolaşanlar da var. Onlar da bir pazarlama aracı olarak Atatürk’ü kullanışlı görüyorlar. Ama nafile.

Ölen kişilere canlıymış muamelesi yapmak bizi sadece komik duruma düşürür. Mumyalanmış Mısır ölülerinden daha komik suretlere büründürüyoruz ölmüşlerimizi. Yazık ediyoruz. Türlü kepazeliğin maskesi olarak kullananlar, pazarlama çarkının dişlisi haline getirenler acaba ölenin manevi mirasına ne kadar saygılı?

Mustafa Kemal’in ölüm gününde öğrenciler gösteriler sunuyorlar ve müzik eşliğinde okullarda Atatürk sevgilerini gösteriyorlar. Ölüm yıldönümü için tuhaf bir gelenek sayılmaz mı?

Geçenlerde bu dünyadan göçen Ara Güler’in kilisedeki cenaze merasiminde alkış tutan okumuş yazmış tayfa papaz efendi tarafından paylanmıştı. Nerede nasıl davranacağımız bilmiyorsak, asgari saygı kurallarını deneyebiliriz.

Tarihi ilham veren parantezinden çıkarıp yaşatmaya başladığımızda gariplikler birbiri ardına geliyor. Trump’ın adını taşıyan alışveriş merkezi Atatürk resimleriyle sergi yapıyor. Hazin ve ironik. Atatürk kimsenin aklama makinesi değildir, olmamalıdır da.

Atatürk, bu ölü pazarlama sektörünün ilk kurbanı olmadığı gibi sonuncusu da değil. Benzer durum Che için de geçerli Aliya İzzetbegoviç için de. Parti kongresinde resminin asılmasına karşı çıkan Aliya’nın büstlerini dikiyorlar. Bolivya dağlarında hayatını kaybeden Che’yi puro içerek anıyorlar. Mustafa Kemal’e benzeyen kişilerin bile ticari bir karşılığı var bu tuhaf dünyada.

Dünyadaki ilk ölü Habil’dir bildiğimiz kadarıyla. Kabil, kardeşinin katili olarak ne yapacağını bilemeyince bir karga ona ölüsünü ne şekilde gömeceği konusunda fikir vermiş. Aradan ne kadar olduğunu tam bilemediğimiz bir dönem geçti ve yaşayan insanlar olarak ölülerimizi nasıl anacağımız konusunda ortak bir zemine sahip değiliz.

Ticari kurnazlık ve cahil cesareti arasında gidip gelen anma ritüellerimiz inanıyorum ki bir gün gerçek olgunluğa kavuşacaktır. O gün gelinceye kadar ölenlerin muazzez ruhları için muazzep dairelerden dolaşıp duracağız.

Hatırlama biçimlerini unuttuk ve hatırlamayı hatırlayamıyoruz. Hatırlatma iddiasında olanların içinde halis niyetli olanları tenzih ederek, piyasanın büyük ölçüde pazarlamacıların hakimiyetinde olduğunu söyleyebiliriz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...