İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

AKIL BAŞTAN KOŞAR ADIM UZAKLAŞIRKEN…

YAYINLAMA:

Sayfalarca yazılabilir bunun üzerine.

Ama nafile.

Şu kadarını söyleyeyim.

Yönetmeye gelenlerin taraftar tarafından yönetilir hale geldiği bir futbol düzeninden kimseye hayır gelmez.

Göreceksiniz bana göre bu zoraki nikah da boşanmayla bitecek ama iş, işten çoktan geçmiş olacak.

Bu kadar kıssadan hisse yeter mi?

Bence yeter.

Bekleyin görün.

***

Galatasaray’da işler yolunda gitmiyor.

Şampiyonlar Ligi’nde kuralar çekildiğinde ‘lokum gibi’ diyen başta yöneticileri olmak üzere herkes büyük hayal kırıklığı ile yüzleşti.

Devler Ligi’ne 4 puanla veda eden, Avrupa Ligi’ne ise kendi göbeğini kendi kesemeden kalan sarı-kırmızılılarda 3-2’lik Porto yenilgisi sonrası yaşananlar ise tam anlamıyla bir komediydi.

Yönetici Abdürrahim Albayrak’ın ”Soyunma odasında alkış kıyamet koptu. Yenildik ama iyi oynadık diye binlerce tebrik telefonu aldık.” açıklaması aklı, selim insanları hayrete düşürürken, ‘Galatasaray’ı nasıl bir akıl yönetiyor?’ sorusunu da beraberinde getirdi.

Sahi bu nasıl bir akıldır?

Ya da burada bir akıldan söz etmek ne mümkündür?

Bunun adı olsa olsa akıl tutulmasıdır ki, bu akıl tutulmasının sonu Galatasaray için hiç ama hiç hayra alamet değildir.

***

Gelelim bizden yana bir akıl tutulmasına.

Türk Spor medyası içler acısı halde.

Güvenilirliği, çalışan kalitesi yerlerde.

Balıkçı, parfümcü, halı saha işletmecisi, scout, menajer… Anlayacağınız olmaması gereken kimi ararsanız spor medyasında.

Hoş mesleğin diğer branşlarında da durum pek farklı değil ama bizimkisi tam bir felaket.

İşte size son örnek.

Sokaktaki sıradan vatandaşın bile bildiği Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’ye geleceği haberini sosyal medyada ‘ilk ben verdim’ kavgasına, pespayeliğine dönüştüren, bunu yaparken de büyük gazetecilik yaptım zanneden sözde muhabir tayfasını izlerken bir kez daha zaten olmayan! aklımı yitirdim.

Çalıştığı kurumlardan çok sosyal medya hesaplarında yazan, sanırsınız ki maaşını o sosyal medya muhasebesinden alan bu sözde spor muhabirleri mesleği öylesine ayaklar altına düşürüyorlar ki o mecralarda, inanın sadece mecburiyetten bir araya geldiğimiz çalışma ortamında bu davranışları nedeniyle yüzlerine tüküresim geliyor.

Düşünün nasıl bir ruh halindeyim olan biten karşısında.

Bundan daha ağır bir travma olur mu?

Olmaz.

Olmaz ama neden hala “yarabbi şükür”?

Daha ne kadar dibe vuracağız?

Ne zaman işi ehline vereceğiz?

Bunun adı spor gazeteciliği değil sevgili okur.

Bunun adı rezalettir.

Ve bu rezilliğin içinde ne yazık ki bir elin parmakları kadarız artık.

Allah bizi kurtarsın.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...