İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

NAMIK KEMAL HAİR CENTER

YAYINLAMA:

Bir kısmı gönüllü sürgün, bir kısmı devlet memuriyeti ve bir kısmı da zorunlu sürgün olarak geçen 48 yıllık kısa hayatına birçok eseri sığdırmış bir “Tanzimat” aydını. Fesini kafasından eksik etmeyen Osmanlı, vatanı dilinden eksik etmeyen Türk, Kur’an basımı yapacak ve vatan topraklarını zikrederken Mekke ve Medine’yi ekleyen Müslüman. Hakkında iyi konuşan da olur, eksiklerini sayan da… Kimi padişaha karşı mesafesinden ötürü eleştirir kimi padişaha karşı tutumlarına kafayı takar. Gerçek şu ki, o tüm yönleriyle bizi yansıtır. İçinden eksik olmayan şey ise, hataları ve kusurlarıyla birlikte katıksız vatan sevgisidir. Fuat Paşa’nın onun için şöyle dediği rivayet edilir: Şu Namık’ı asacaksın sonra gidip mezarının başında ağlayacaksın. Siyasi muarızlarına bile bunu söyletebilen yüce ruhlu bir insandan bahsediyoruz.

Efendim, tanıdıkça sevdiğim ve sevdikçe tanıdığım bir insan olup çıktı Namık Kemal. Daha çok göreyim diye odama bir resmini çerçeveletip asayım diye araştırmaya giriştim. Şu meşhur aslan yelesini andıran fotoğrafının dışında resmi var mı diye araştırdım. Taha Toros’un Şehir Üniversitesi’ndeki arşivi, Yusuf Mardin’in Namık Kemal’in Londra Yılları eserlerine baktım. İSAM Kütüphanesinde bir rafı dolduran Namık Kemal kitaplarını inceledim. Fes çıkınca altından bir seyrek saçlı bir Namık Kemal çıktı. Allah’ım bu nedir diye feryat edip diğer fotoğraflarına baktım. Onlar da öyle. Zaten rahmetli saçlarının eksikliğinden olacak, fotoğraf çektirmeyi pek sevmezmiş. Ben de aynı dertten mustaribim ama dert değil. Yaş ilerleyince normal geliyor, bol bol fotoğraf çektirebilirim.

Namık Kemal’i vatan şairi olarak tanımlamak istediklerinde saçına sakalına bakmışlar karşımızda Mehmet Akif’ten hafif kilolu bir profil var ellerinde. Dijital dönem de değil ama fotoğraf montajcıları karanlık odaya girip el hünerleriyle saç eklemişler. Karşımızda gür saçlı bir Namık Kemal belirivermiş. Birçok kitapta hala gür saçlı Namık Kemal var. Hani saç ektirme merkezlerinin öncesi-sonrası olarak reklamlarında gösterdikleri fotoğraflar gibi. Namık Kemal Saç Ekim Merkezi mi açsak? Yok yok en iyisi İngilizce yapalım olsun: Namık Kemal Hair Center.

Bu masum fotoğraf hilesinde ne var diye sitem etmeyin. Derdimiz başka zaten. İnsanları olduğu gibi kabul etmiyoruz. Dış görünüşlerine göre değerlendiriyoruz. O görünüş hayallerimize uymayınca da başka bir kişilik uyduruveriyoruz. Sadece saçlarını değil, yaşadığı her şeyi de kendimiz belirliyoruz. Sonuçta beğendiğimiz kişi gerçeği değil, hayalimizde oluşturduğumuz kopyası. Beşerî zaaflardan arınmış, günümüzde problem olabilecek özelliklerden azade tuhaf bir yaratığa dönüyor. İstediğimiz fotoğrafı elde ettikten sonra onun diğer “kusurlarını” da itinayla yok ediyoruz.

Geçmişi kocaman bir saç ekme merkezine dönüştürmüşüz de haberimiz yok. Kafanın içine değil de dışına baktığımız sürece saç ekme endüstrisinin müşterisi olmaya devam edeceğiz. Fikren, komik şapkalarla saç ektirme izlerini gizlemeye çalışan komik turistlere benziyoruz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...