İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Yaşam Ruh sağlığında yeni kavram: "Umut Yorgunluğu"

Ruh sağlığında yeni kavram: "Umut Yorgunluğu"

Pandora'nın kutusundan bugüne uzanan umut kavramı, yeni bir psikolojik boyutla ele alınıyor: Umut yorgunluğu. Umudun karanlık yüzüne bir bakış.

MUHABİR: Bülent Çolakoğlu

Van Yüzüncüyıl Üniversitesi'nden İrem Yıldırım ve Ferhat Kardaş'ın umut yorgunluğu kavramını tanımladıkları makale, bize umudun diğer yüzünü gösteriyor.

Nietzsche'nin deyimiyle “büyük kötülüklerin en kötüsü” olan umut, bazı filozoflarca (Platon, Schopenhauer, Camus) tehlikeli bir yanılsama olarak görülürken, Kant, umudu insan yaşamının temel güdülerinden biri olarak değerlendirir.

Umut Yorgunluğu Nedir?

Psikoloji literatüründe henüz yeni sayılan "umut yorgunluğu", bireyin hâlâ umutlu olmak istemesine rağmen bunu sürdürecek gücü kendinde bulamaması durumunu tanımlar. Umutsuzluk kadar derin değildir; ancak umut kadar canlı da değildir. Bu kavram, özellikle son yıllarda artan sosyal belirsizlik, ekonomik krizler ve toplumsal gerilimlerle daha görünür hale gelmiştir.

Umutsuzlukla Arasındaki İnce Çizgi

Kierkegaard’ın “ölümcül hastalık” olarak tanımladığı umutsuzluk, bireyin geleceği görememesi ve anlam kaybı yaşamasıyla karakterizedir. Oysa umut yorgunluğu bu denli derin bir kopuşu içermez; birey, umudu henüz tamamen terk etmemiştir. Bu yönüyle psikolojide yeni bir geçiş haline işaret eder.

Umut Yorgunluğunun Beş Temel Boyutu

Uzmanlar, bu durumu beş deneyimsel boyutta ele alıyor:

  • Öz-yeterlik: Geçmişte yaşanan başarısızlıklar, gelecek konusunda kaygı yaratır.
  • Duygusal düzey: Hayata dair coşku kaybı ve duygusal geri çekilme gözlemlenir.
  • Yaşam amacı: Hedef belirleme ve hayatın anlamını sorgulama isteği azalır.
  • İkili ilişkiler: Sosyal bağlarda zayıflama ve insanlara karşı hayal kırıklığı artar.
  • Toplumsal bakış: Geleceğe dair toplumsal umutta ciddi bir erozyon yaşanır.

Umut Yorgunluğu Nasıl Ayırt Edilir?

Bu kavram;

  • Öğrenilmiş çaresizlikten, bireyin hâlâ bir şeyleri değiştirme isteğiyle;
  • Tükenmişlikten, yalnızca işle sınırlı kalmayıp tüm yaşama yayılmasıyla;
  • Merhamet yorgunluğundan, kişinin başkasının değil, kendi geleceğine dair umutsuzluk yaşamasıyla ayrılır.

Özellikle genç nüfus arasında artan göç eğilimleri, belirsizlik ortamı ve bireysel gelecek planlarının askıya alınması, bu kavramı daha görünür hale getiriyor. Nitel araştırmalar, toplumda yaygınlaşan “ne umudum var ne de tamamen pes ettim” söyleminin, umut yorgunluğunun sessiz bir ifadesi olduğunu gösteriyor.

Umut Yorgunluğuyla Nasıl Baş Edilir?

Uzmanlara göre bu durumla baş etmenin yolları şunlar:

  • Kontrol edilebilecek unsurlara odaklanmak
  • Küçük ve somut hedefler belirlemek
  • Günlük olumlu eylemlerle farkındalık geliştirmek
  • Sosyal medya ve olumsuz içerik tüketimini sınırlandırmak
  • Geleceğe dair olumlu imgeler oluşturmak

Kaynak: Yıldırım İ, Kardaş F. Hope Fatigue: An Emerging Concept in Mental Health. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. Aralık 2025;17(4):788-805. doi:10.18863/pgy.1608159