İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

TÜRKİYE İTTİFAKI VE HDP

YAYINLAMA:

Aslında Erdoğan, seçim akşamı yaptığı ilk açıklamada “Önümüzdeki süreç değişim yılı olacaktır. 4,5 yıl seçim yok. Ne yapacağız, hem ulusal hem uluslararası bazda çalışmalarımıza odaklanacağız, kilitleleneceğiz ve ülkemizi inşallah muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız” sözleriyle böyle bir süreci başlatacağının ipuçlarını vermişti.

Akl-ı selim birçok kesimden de seçim geriliminin geride bırakılarak Türkiye’nin önüne bakması beklentileri dillendiriliyordu.
Buna karşın özellikle İstanbul’daki seçim sürecinin uzaması ve buna bağlı yaşanan gerilimler söz konusu beklentileri biraz geri plana itmişti.

Ancak CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı bu gerilimin bir an önce dindirilmesinin zaruriyetini ortaya çıkardı.

Şimdi mesele, bu kızgın demirin nasıl soğutulacağı ve Türkiye ittifakının kimlerle, nasıl kurulacağıdır.

Tartışmanın önemli bir boyutu HDP’nin bu ittifakta yer alıp almaması ile ilgili.

Kimi kesimler Erdoğan’ın Türkiye ittifakı ile birlikte “tek dil, tek din, tek bayrak, tek vatan” vurgularıyla HDP’yi ittifak dışında tuttuğuna dikkat çekerken kimileri ise HDP’nin bu sürece dahil edilmemesinin yanlışlığını dillendiriyor.

Elbette keşke HDP de böyle bir süreçte yer alsa.

Keşke bütün partiler ülkenin geleceği söz konusu olduğunda siyasi görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakıp ortak bir paydada buluşsa.

Ancak HDP için böyle bir beklenti içinde olmak kanaatimce fazlaca safdillik olur.

HDP’nin böyle bir süreçte yer almasını beklemek PKK’nın silah bırakarak kendini feshetmesini beklemek ile eşdeğerdir.

PKK, Türkiye’yi dize getirmeyi öngören uluslararası tüm senaryolarda FETÖ ile birlikte baş piyon olarak rol oynamaya devam ederken yöneticileri, siyasi çizgisi ve misyonu bu örgüt tarafından belirlenmiş bir partinin ülkenin hayrına olan bir çaba içine girmesi fazlaca hayalci bir yaklaşım olur.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, HDP’nin dahil edilmediği ya da dahil edilmek istense bile kendisinin yer almayacağı bir ittifak oluşturulurken, bu partiyi Kürtlerin tek temsilcisi algısına yol açabilecek milliyetçi dozu yüksek ritüellerden, siyasi söylemlerden ve bu tarz yaklaşımlardan kaçınılmasıdır diye düşünüyorum.

Böyle bir durum, içerde HDP’yi güçlendireceği gibi dışarıda da uzun süredir yerleştirilmeye çalışılan “Türkiye’nin Kürt düşmanı” olduğu algısına malzeme taşıyacaktır.

Türkiye bu süreçte bir yandan PKK ile askeri düzlemde mücadelesini sürdürürken siyasi arenada da atacağı demokratik, özgürlükçü adımlarla HDP’nin, siyasi söylemlerine malzeme bulma arayışlarını kesmelidir.

Bu yönde atılacak adımlar, yarım aşırı aşkın süredir içine girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği üyesi hemen hemen tüm ülkelerin, “demokrasi, insan hakları, Kürtlerin hakları” vs söylemleri altında PKK’ya verdikleri desteğin sınırlandırılması da sağlanabilir.

Dünyada güç dengelerinin yeniden tanzim edilmeye çalışıldığı, Türkiye’nin de yer aldığı coğrafya üzerinde büyük oyunların oynandığı bir dönemde ülkede kızgın demirin soğutularak iç barışın sağlanması her zamankinden daha büyük önem arz ediyor.

Hukukun üstünlüğü, demokratikleşme ve özgürlükçü siyaset yolunda atılacak her adım kızgın demire dökülecek bir kova su olacaktır diye düşünüyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...