İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ne varsa eskilerde var

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu başlık size de çok tanıdık geliyor mu? Hemen hemen herkes ya kullanmıştır ya da duymuştur bu sözü. Bir olgunun değerli olup olmaması, bizim ona verdiğimiz anlama göre değişiyor. Bir kez daha anlıyoruz ki, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Eskiden burun kıvırarak uzaklaştığımız çoğu şeyler artık hayatımızda trend olmuş durumda. Bu değişime İnsan gerçekten hayret ediyor!

Köy hayatı yaşayanlar bilir. Samanla kaplanmış, tavuk pisliğine bulanmış köy yumurtasını kümesten aldığımızda temizler eve öyle getirirdik. Ama şimdi pek değerlendi. Organik köy yumurtası arar olduk. Hem az bulunuyor hem de fiyatı iki kat daha pahalı.

Bundan 30-40 yıl önceye kadar, apartmanda oturmak açık ara bir zenginlik göstergesiydi. Hatta erkeklerin eş adayına verdiği evlilik vaatlerinden birisiydi. Çok şey değişti artık, apartmandakiler müstakil eve çıkmanın planlarını yapıyor; ama gelin görün ki bu evler ateş pahası oldu.

Büyüklerimiz anlatır; 70’li yıllarda tavuğun kanadı yenmezmiş. Kesilip çöpe atılırmış, almak isteyenler de utana sıkıla alırmış. Şimdiyse kıymete bindi, özellikle yaz aylarında mangalcıların gözdesi oldu. Değişik isimlerde her köşe başımda kanatçı restoranlar açılmış durumda.

Büyüklerimiz bizi, saç sakal birbirine karışmış halde gördüğü zaman;”serseri gibi dolaşma git o saçını sakalını kes” derlerdi. Bakımsızlık, varoşluk göstergesi olarak görülürken şimdi erkek imajının vazgeçilmez bir trendi oldu.

Anadolu’nun bir çok yerinde, köylerde  ve taşra semtlerde eskiden elektrik yoktu. Var olan yerlerde de sık sık kesildiği için akşamları aydınlatma aracı olarak, gaz lambaları ve mum kullanılırdı. Şimdiyse mum ışığında yemek yemek, mum ışığında oturmak,  ayrıca lüks mekanlarda dekor olarak gaz lambaları trend olmuş durumda.

Edison'ın "Elektrik o kadar ucuz olacak ki mum sadece zenginlere ait olacak." sözü gerçekleşti bir bakıma.

Çarşı pazar gezerken acıktığımızda, bir restoran veya lokantaya girip evimizde yediğimiz yemekler haricindeki yemekleri seçerdik. Ev yemeğinden farklı olan herhangi bir yemeği yemek kalite göstergesiydi. Bu dönemdeyse ev yemeği yapan yerde yemek de bir kalite göstergesi haline geldi. Çok da iyi oldu. Özümüze dönüş başladı.

Şimdilerde, onlarca ot ve bitkilerden yemekler, salatalar yapılırken eskiden bir ailenin sofrasında ot yemekleri varsa o ailenin fakir olduğu algısı vardı, et alamadığı düşünülürdü. Oysa şimdi ot yemek sağlıklı bir yaşamın anahtarı olarak gösteriliyor. Bir biri ardına ot festivalleri yapılıyor.

Salonlarda düğün yapmak lükstü. Bağı, bahçesi olanlar düğününü, derneğini zaten buralarda yaparlardı ama "Salon tutacak paraları yok" denirdi. Şimdi tersi oldu; bağı, bahçesi olanlar salon tutarken, zengin kesim kır düğünü yapmak için can atıyor.

Meyveleri dalından kopardığımızda, içinden kurt çıktığında atardık. sonrasında organik gıdaların değeri anlaşıldı. Burun kıvrılan kurtlu elma, bir anda kıymete bindi. Kurtlu meyveler arar olduk.

Büyüklerimizin kendi üretimleri olan kahvaltılıklar, şimdilerde nede kıymetli oldu. Kibrit kutusu büyüklüğündeki peynirin olduğu kahvaltı dönemi geride kalalı çok oldu. Bundan sonra kırsal yörelere gidip, köy kahvaltısı yapma trend oldu.

Ne varsa eskilerde var...

Er yada geç her şey aslına döner. Bundan sonraki yıllarda neler yaşayacağız, neler göreceğiz Allah bilir.

Saygılarımla...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...