İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bir kenar mahalleliyim

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Büyükçekmece sahile gidiyoruz. Arabanın teybinde; "Benimle mi geldin dünyaya. Hayrola çilem hayrola" çalıyor. Siyah poşetin içindeki tombul efes şişeler, rampadan geçtikçe birbirine çarpıp, "çın çın" diye ses çıkarıyor. Kötülüğü yakar gibi yaktığımız cigaralar işaret ve orta parmağımızın arasında. Cigaranın mavi dumanı gökyüzüne buram buram dertler misali tütüyor. Günlerden cumartesi. Saat öğle vakti. Yaşamak ağrısını bırakmışız cuma akşamında. Tatil bugün. Sağıma dönüyorum Ezgi'nin gülen yüzü. Kapkara gözleri. Uzun biçimli kaşları. Ve omuzlarına inen özenle taranmış saçları. Başını sağa sola sallayıp tempo tutuyor türküye. Kırmızı ışıkta duruyoruz. "Bira uzatsana" diyorum Ezgi'ye. Uzatıyor bir tombul. Çakmakla açıyorum kapağını, esaslı bir yudum alıp devam ediyoruz sahil yoluna. Türkü bitiyor. "Sevginiiiiiiinn, kardeşliiiiğiiiiinnn ve dostluğuuuunnn sesiiii Yööööön Radyoooo" diye bir reklam çıkıyor. 
Telefonu çalıyor Ezgi'nin sonra. Telaşla kapatıyor radyoyu, sus işareti yapıyor eliyle. Babası arıyor;
"Yurttayım ne yapayım yeni yaptım kahvaltımı. Hıhı. Evet evet. Tamaaam. Selam söylersin" diye kapatıyor. Sonra tekrar açıyor radyonun sesini.
Ezgi diyorum. "Noldu" diyor. "Lan inşallah kız babası olmam ha" diyorum. "Yoluna bak yoluna" diyor gülerek...
Ahmet Kaya çalıyor radyoda;
"Bir kenar mahalleliyim. Mecburen uzaktan severim. Ev önlerinde babalar. Kızına baksam cinayet sebebiyiiiim..."

CHP'li belediyelerin bereketi
Maltepe'de de Kadıköy'deki senaryonun bir benzeri yaşanıyor. Maltepe Belediyesi'nin yüzde 47 zam ile önerdiği 4 bin 120 liralık en düşük asgari ücret önerisi, sendika tarafından reddedildi. İşçilerin sendika üzerinden belediyelerden 5 bin liralık en düşük asgari ücret için mücadelesini anlıyorum ama! Ne hikmettir bu mücadele sadece CHP'li belediyelerde verilebiliyor. Bir tane AK Partili belediyede grev görmedik. 3 bin lira maaşla çalışıyor herkes...Buna karşın CHP'li belediyelerde manzara ortada. Özetle; CHP'li belediyeler, garibanın umut kapısı olmuştur! Ne mutlu CHP'lilere.


Kaybeden Şenocak
AK Parti'nin eski Avcılar İlçe Başkanı Bayram Şenocak, bugün AK Parti eski İstanbul İl Başkanı sıfatını da alacak. Hem Avcılar'da hem İstanbul'da eskidi adam. Üzücü. Bayram Şenocak'ın bundan sonraki siyasi sloganı; "Kaybedenler Kulübü'ne hoşgeldiniz" olmalı. 


Muharrem İnce'ye dair
Muharrem İnce, hazır CHP'den istifa edeceğini açıklamışken kendisi hakkında Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın dostu, eski Beyoğlu Belediye Başkanı ve AK Parti eski Rize Milletvekili Nusret Bayraktar'ın söylediklerini anımsatayım. Gazetemizden Mehmet Mert'e konuşan Bayraktar, İnce için aynen şöyle demişti; "Muharrem İnce de farklı şeyler diyordu. “Ben eninde sonunda CHP'nin başına geçeceğim” diyordu. Muharrem İnce köküm Rizeli diyordu. İmam Hatip'te öğretmenlik yaptım, inançsız değilim derdi. Birbirimize olan nezaket ve samimiyetle her şeyi konuşurduk. Şimdi kürsüye çıktığı zaman bu adam esiyor, gürlüyor. Yan yana gelince değişiyor. Tesadüf bir gün. Meclis kürsüsünde kulisten bir konuşmasını gördüm. Muharrem İnce esti gürledi. Mecliste dışarı çıktı, dışarıda karşılaştık. “Ya Nusret abi kusura bakma, ekmek parası” dedi. Nedir dedim ya; ikili konuşmamızda ne kadar kibar, güzelsin. Oraya çıkınca esip gürlüyorsun. “Kusura bakma abi ekmek parası. Öyle konuşmasam beni CHP'de tutmazlar” dedi. Hatta bunu 3 kere söylemiştir bana. “Ben böyle konuşmazsam CHP'de tutmazlar beni” diyordu. CHP'nin misyonu bu. Sertlik politikaları. Şimdi dönüp bakıyorum samimiyet nerede? Bunu Davutoğlu için de söylüyorum...."


Çekip gitmeye dair
Bütün bu hengamenin uzağında. Bütün bu anlamsız koşuşturmaların uzağında ve bütün bu "akılcı" hareketlerin uzağında; sessizliğin, kimsesizliğin ortasında; deliliğiyle başbaşa kalmak istiyor insan. Jacques Brel dinliyorum şimdi. "Ne me quiette pas..." - "Beni bırakma" diyor. Bir kadına mı yoksa daha fazlasına mı? Güzel günlere, umuda, mutluluğa, tebessümlere ve huzura belki. Yine sis çökmüş gibi dağlarıma. Keder koşturuyor dört bir yandan. Kaçalım. "Kaçmak" deyince - korkup kaçmak değil. Kötücül bakışlardan, kötü düşüncelerden, huzursuzluktan, kimsesizlikten, sevgisizlikten ve anlamsızlıktan. Sahi demiş miydim. Anlam her şeydir. Biz anlamsızlığın ortasında. Kocaman bir yalnızlığın koynundayız. Ve bu benim başımı döndürüyor!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...