İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KURULUŞ

YAYINLAMA:

Bir devlet kuruluşunu ilan etmekle tam anlamıyla kurulur mu? Osmanlı gerçekten 1299’da ya da Anadolu Selçuklu 1075’te kurulmuş mudur? Kuruluş bir an mıdır, yoksa kuruluş değerli, yavaş, analitik bir süreç midir? Eğitimle, sağlıkla, ekonomiyle, doğal kaynaklarla, teknolojik kabiliyetlerle ve daha bir sürü bileşen ile tekâmüle ermesi gereken bir süreç…

Meseleye tek bir pencereden bakmak gerekirse mesela; iktisadi bağımsızlığını elde edememiş bir ekonomi müstakil bir devlet midir yani?

Peki, iktisadi bağımsızlık ne demektir?

İktisadi bağımsızlık, birden fazla faktör bileşeninin millileştirilmesini ifade eder desek yanlış söylemiş sayılmayız sanırım. Bunları sıralayınca mesele daha net anlaşılacaktır.

İktisadi bağımsızlığın birinci bileşeni en evvela ekonominin aktörlerinin güvenlik problemi yaşamamasıdır. (Kervanların basılmadığı, eşkıyanın hüküm süremediği o ideal devlet öğretisinin bugünkü sorunu terörle mücadeledir. Ekonomiye dönük terörü besleyen en uzaktaki aktörün terbiye edilmesi dâhil bu bakımdan tedbirler, keskin ve sonuç alıcı şekilde halledilmelidir. Esed’e ve hatta onun babasına, PKK ve türevlerine ve destekçilerine acımak ihanettir.)

Bu ön bileşenden sonra üretim faktörlerinin milliliği gelir. Bu bakımdan ikinci bileşen uzmanlaşmış işgücüne sahip olmaktır. (Bunun içerisine başkanından işçisine kadar bir ekonominin tüm gereklerinin yetiştirilmesi dâhil olduğu gibi tüketim kalıplarına “medeniyet”i temsil eden bir karakter kazandırmak vazgeçilmezdir.)

Üçüncüsü temel üretim girdilerine (enerji gibi) ekonominin ihtiyaçlarına yetecek ölçüde sahip olunmasıdır. (Misak-ı milli ve Akdeniz’deki hedefler bu bakımdan kuruluşun en önemli bileşenlerindendir. Fakat bunlar yanında yeni enerji tür ve kaynakları geliştirmek de bitimsiz bir çalışma alanıdır.)

Dördüncüsü sermaye kaynağının millileştirilmesidir. (Bu bakımdan tüm sermaye kaynaklarının ekonomide içerisinde akışa sokulması malınla cihaddır. Finansal çözüm ve çözümleyicilerin çokluğu da bu başlıktadır. Bunun bir diğer yönü faizsiz bir iktisadi modelin finansal unsurlarıyla geliştirilmesini kapsar.)

Beşincisi girişimi besleyecek beyin göçünün önünü kesecek yatırım ve destekleri sunmak ve birçok ekonomiden çok canlı şekilde Türkiye’ye akan beyinleri teşvik ve istihdam etmektir ki içinde bulunduğumuz çağ bunu bir sonraki altıncı bileşenle bütünlemektedir.

Altıncısı ve sonuncusu teknolojinin millileştirilmesidir. (İşte Selçuk Bayraktar tam da bu cihadı yapmaktadır. Birçok insanımız bu bağlamda devletine hizmet gayesiyle çalışmaktadır. Bu çalışmaların önünde duranların (asıl amacı moral bozmak, heves kıran söylem üretmek olanlar dahil) ancak bir ihaneti temsil edebileceğini unutmamak gerekir.)

Kuruluş sürecini bu bileşenlere ulaşmak üzere başarılı geçiren devletlerin uzun ömürlü olmasını beklemek akıllıca olur. Türkiye’nin yolu da davası da haktır. Batı sınırında bu apaçık görülmektedir. Türkiye hakkında şüphesi olanlara çağrım; yükselen bir ekonominin aktörü olmaktan daha stratejik bir konum alamayacaklarıdır.

Buna taraf olun. Köhnemiş, düşmanlarınıza teşne olmayın.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...