İstanbul
Açık
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

8 MART VE MİMOZALAR

YAYINLAMA:

Dün; bugün gazetedeki köşemde yayınlanacak yazımı yazdığım gün, yani; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Kadınlar Günü ile ilgili söylenen o kadar çok şey var ki. Aslında; Dünya Kadınlar Günü veya Sevgililer Günü gibi özel ada takılarak dünyada bir gün kutlanan ve paylaşılan sevgilerin çok candan olduğuna inanmayanlardanım. Sevgililer, kadınlarımız; sadece bir günden çok daha fazla hatırlanmaları, duygu paylaşımı birlikteliğini, keza kadınlarımız da bu paylaşımları ve her şeyi, sadece bir gün değil, her gün fazlasıyla hak edenlerdir.

O nedenledir ki, adı sadece bir günle sınırlandırılan bu kutlamalara pek rağbet göstermem. Ama, bu genele ayak uydurmamak mümkün değil.

“Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun”

Martı anlatalım;

“Mart mimoza demektir,

Hikayesi de çok özeldir. Türk kadınları da hikayedeki kadınlar gibidir, güçlüdür. Bu nedenle bu baharda sevdiğiniz kadın dostlarınıza mimoza alabilirsiniz

İtalya 1946 yılında İkinci Dünya Savaşı’ndan yıkık, dökük çıkmış; insanlar bir coşku, yaşama dair bir umut aramaktadırlar.

Derken, İtalyan Kadın Birliği üyesi olan üç kadın; Teresa Mattei, Rita Montagnana ve Teresa Noce toplumun yeniden inşasının “Kadın Dayanışmasına” bağlı olduğunu düşündüler. Üç güçlü kadın, bu yaklaşımlarını sembolize etmesi için bir çiçek seçmeyi teklif ettiler. Sunulan tüm teklifler arasında üç tanesi öne çıktı: Karanfil, anemon ve enfes kokusuyla mimoza çiçeği. Aşağıdaki özellikleri sayesinde kazanan mimoza çiçeği oldu.

Sapsarı renkleri ile neşe saçtığı için (savaşla yıpranan moraller, mimoza çiçeği ile düzelsin diye).

Martta çiçek açtığı için (Dünya Kadınlar Gününü sembolize etsin diye)

Büyük bir ağaç haline gelene kadar çok fazla emek ve bakım gerektirmediği için (İtalya da mimoza çiçeği gibi hızla kalkınabilsin diye), en önemlisi de; aynı kadınlar gibi kırılgan görünümlerinin arkasında güçlü bir karakter barındırdığı için (mimoza çiçeği zor coğrafi koşullarda bile çiçek açabilir), o gün bugündür başta İtalya ve Rusya’da olmak üzere, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlara mimoza çiçeği hediye edilmektedir.

Bir kadın sadece sevgilisinden veya çocuklarından değil; dayanışmayı sembolize ettiği için kadın dostlarından da mimoza çiçeği hediyesi alabilir.

Mimoza çiçeğinin özelliklerini ve dünya literatüründeki yerini göz önüne aldığımızda, mimoza çiçeğinin aşağıdaki anlamları taşıdığını söyleyebiliriz:

Dayanışma / Ölümsüzlük ve Diriliş / Hassasiyet, Coşku ve Umut.

“Alıntıdır”

BİR TUTAM TEBESSÜM

KADINLAR!

Dünya Kadınlar Günü’nde birçok ülkeden kadının katıldığı Dünya Kadın Örgütü toplanmış. Toplantıda aldıkları kararda, bundan sonra kendimizi ezdirmeyeceğiz, kocalarımızın isteklerini yerine getirmeyeceğiz demişler.

Sonuçlarını da gelecek sene tekrar toplanıp değerlendirmek üzere toplantıyı bitirmişler.

Aradan bir yıl geçmiş. Tekrar toplanmışlar. Gelen sonuçları değerlendiriyorlar.

Önce İtalyan kadın söz almış;

- “Eve ilk gittiğimde kocam benden yemek yapmamı istedi, ben; bundan sonra yemek yapmayacağımı, kendisinin yemek yapması gerektiğini soyledim. Birinci, ikinci gün bir şey göremedim üçüncü gün ise, kendisine yemek yaptı, üçüncü gün bana da yemek yaptı. O günden beri evde yemeği kocam yapıyor”.

Sıra Alman kadına gelmiş;

- “İlk gün eve gittim. Kocam benden elbiselerini yıkamamı istedi. Ben ona; bundan sonra temiz elbise giymek istiyorsa kendisinin yıkayacağını soyledim. Birinci gün bişey göremedim, ikinci gün kendi elbiselerini yıkadı, üçüncü gün benimkileri de yıkadı. O günden beri evdeki bütün elbiseleri yıkıyor”.

Sıra bizim Türk kadına gelmiş;

- “İlk gün eve gittim. Kocam bulaşıkları yıkamamı istedi. Ben de ona, bundan sonra temiz tabakta yemek yemek istiyorsa bulaşıkları yıkaması gerektiğini söyledim. Birinci gün bişey göremedim, ikinci gün de birşey göremedim, üçüncü gün gözümün birisi azcık açıldı görmeye başladım”.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...