İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİNDİK BİR KIYAMETE!

YAYINLAMA:

Evdeyiz ya, bakmak, görmek, gözlemlemek her şeyi anlamak için ne kadar çok zamanımız var.

Haklı olmak.

Haksız olmak.

Hepimizin hayatında bu kavram var, doğduğumuzdan ne güne geldiysek, işte o güne kadar, kimi zaman haklı kimi zaman haksız olduk.

Hayatımda bu dönem gibi bir döneme hiç rastlamadım.

Herkes haklı.

Herkes haklı nasıl olur, olmamalı değil mi?

Yok kardeşim, herkes haklı.

Anladığım o; hakkı kendinde bulmak, şöyle oluyor.

Kendine, aynaya, eline avucuna bakmadan karşı tarafa söz söyleme hakkını kendinde bulmaktır.

İnsanlar, kendileri yapmadıkları, uymadıkları, her şeyi karşı tarafa tavsiye ediyor.

İnsanlar, hırs içinde kendileri paraya, mala, mülke sahip olduktan sonra başlıyor karşı tarafa “mutluluk bir avuç içine sığar” demeye.

Kendisi sahip olmak için hırsla yırtınıyor, sahip oluyor sonrası, karşı tarafa mutluluk bir avuç bilmem ne de.

Kadın her gün şoförünü Makro’ya yolluyor, havuz kenarında saçlarını attırıyor, çıkmasınlar kardeşim sokağa diye car car konuşuyor.

O zaman sen de çıkma okumuş, izahsız cahil.

Adam 20 dönüm orman arazisi içinde kocaman havuzlu, kocaman evinde oturuyor, tweet atıyo ve bize diyor ki..

1.000.000 TL ev de 100 bin TL ev de aynı yalnızlığı barındırıyor.

Materyalist şeylerde mutluluk aranmaz, gerçek mutluluk sevgide.

O zaman mutluluk sevgide ise sen niye kocaman evlerde oturuyorsun?

Televizyonda haber kanalları ve haber programları hariç ıvır zıvır konuşmak için evinden çıkıp işe geliyorsun.

Sanki konuşulanlar çok önemli.

Sonra o sokağa çıkmış, bu sokağa çıkmış, o maske takmış, bu maske takmamış anlatıp duruyorsunuz.

O zaman sen niye çıkıyorsun, sen de evde kal.

Bak Müge Anlı, “herkese evde kal diyeceğim, ben, ekibim, muhabirler ve konuklar insanlarla temas edip çalışacaklar, bu çelişki ile program yapmam” dedi.

Kadın, bu ülkenin en seyredilen, en reytingli programının sahibi.

Kadın, “yapamam” dedi ve taaa kalbinin ortasından samimi, dürüst.

Ya yemekçiler.

Bahçede, havuzun kenarında kocaman şahane mutfaklarında, güya karantina günlerine tarifler veriyorlar.

Avakado, hindistan cevizi sütü, yarım kilo badem unu, yarım kilo bitter çikolata, karıştır araştırmalık yap falan.

Yahu siz atıştırmalık diye verdiğiniz bu malzemelerin kaç lira olduğu biliyor musunuz?

Demem o ki.

Samimiyetsizlik ve kendini dışarıda bırakıp bana, sana, ona tavsiye vermektir ve çok saçmadır.

Yapmayın.

Bak! Evin büyükse küçük ev mutluluktur diyemezsin.

Bak! Paran çok ise para mutluluk getirmez, sevgi yeter diyemezsin.

Bak! Kolunda 30 bin dolarlık saatin var ise 50 TL saatte aynı zamanı gösteriyor diyemezsin.

Bak! Hangi sebeple sen ya da şoförün sokağa çıkıyorsa kimseye evde kal diyemezsin.

Bak!

Ben sizin bütün bu tavsiyelerinizin hiçbirini kabul etmem ve almam.

Kandırmayın insanları.

Aynaya bak.

Kendine sakla derim.

Gölge etme, ihsan istemez derim.

Kanan inanan insanlar var.

Yazık.

Funda'nın aklındakiler!

... Bu arada korona çakalları var.

Yok yok, merdiven altı maske, antibakteriyel ürünlerden yakalananlardan bahsetmiyorum.

Koronavirüs sonrası zamanları paraya dönüştürme çabasından bahsediyorum.

Instagram, sosyal medya paylaşımları, video ve canlı yayınlarından bahsediyorum.

Ne yapsam, ah ne etsem, nasıl saçmalasam da dikkat çeksem çabası içinde ne yapacaklarını şaşıranlar var.

Youtuberlerin pabuçlarını damlara atacak tiktokçular var.

Tanımadıklarımdan zaten bana ne.

Ama tanıdığım insanlar var, korona sonrası zamanları paraya dönüştürmek için çabalarını görüyorum.

Canlı yayınlar, konuklar falan.

Tek dert, takipçi kasmak, para ve para.

Benim için en ilginci bu insanları seyretmek.

Tek tek yazacağım.

Ne zaman.

Korona sonrası zamanlar da..

Hahahahaha.

... Monaco Prensi Albert'in özel danışmanı var.

Hülya Biren, çok eski yıllardan beri tanırım, arkadaşlığım olmuştu.

Prensin açıklaması var, "Türkiye olmasa hiçbir hastayı tedavi edemezdik" diyor..

Monaco'da herkes, buna saray da dahil Türkiye'nin 30 ülkeye yaptığı tıbbi yardımı konuşuyor.

Hülya şu anda orada yaşıyor ve "ülkem ile gurur duydum" diyor.

Virüs ile ölüm ile ülkece çabalarken, onculuğu bunculuğu bir kenara bırakmalıyız.

Zamanı değil.

İyiye “iyi!” demek bu kadar mı zor arkadaş.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...