İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EMRULLAH GÜLÜŞKEN/ TÜRKİYE KÜRTLERİN DE DEVLETİ

YAYINLAMA:

İsveç, Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden birisi.

Yaşam kalitesi, özgürlükler anlamında da dünyanın en ileri ülkelerinden birisi.

Özellikle 80’li 90’lı yıllardan itibaren çeşitli vesilelerde Türkiye’den göçen Kürtlerin de yoğunlukta olduğu bir ülke.

Dolayısıyla PKK’nın propaganda zemini bulduğu ülkelerin başında geliyor.

“Türkiye Kürtleri öldürüyor” propagandasının en yoğun dile getirildiği ülkelerden birisi İsveç.

Öyle ki geçtiğimiz yıl Türkiye, Suriye’de PKK’ya yönelik Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattığında İsveç Dışişleri Bakanı, uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğunu iddia ettiği operasyonun engellenmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunmuştu.

İsveç Parlamentosu da, Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya çağırmıştı.

İşte birkaç gündür tüm Türkiye’yi seferber eden “Babam ölüyor, lütfen yardım edin” çığlığı işte bu ülkeden geldi.

Çığlığın sahibi uzun yıllar önce Batman’ın Gercüş ilçesinden bu ülkeye yerleşen Gülüşken ailesinin genç kızı Leyla idi.

Leyla Gülüşken, yaşadıkları İsveç’teki bir hastanede koronavirüs teşhisi konduktan sonra eve geri gönderilen ve ölüme terk edilen babası Emrullah Gülüşken için Türkiye’den yardım istiyordu.

O çığlık duyulur duyulmaz başta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere ilgili tüm yetkililer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla harekete geçti.

Terörle mücadelesi baltalanmak için sürekli eleştirilen, itilip kakılmaya çalışılan, “Kürtleri öldürüyor” diye karalanmaya çalışılan Türkiye, yüzyılın en büyük felaketlerinden birinin yaşandığı bir salgın ortamında, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinde ölüme terk edilen bir Kürt aileyi kurtarmak için seferber oldu.

Ve yardım çığlığının duyulmasının üzerinden 24 saat geçmeden o baba üç çocuğuyla birlikte Türkiye’ye getirilerek Türkiye’nin sağlık kuvvetlerine emanet edildi.

O genç kız, telefonda konuştuğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a defalarca defalarca teşekkür ederken hep birlikte hem duygulandık hem de böyle bir ülkenin bir ferdi olduğumuz için gururlandık.

Leyla Gülüşken’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşmasını izleyince HDP Milletvekili Remziye Tosun’u anımsadım.

Hani bir ay önce Diyarbakır sokaklarında eline megafon tutuşturduğu gence “Evlerinizden çıkmayın, hükümet Kürtlerin ölmesini” istiyor diye kara propaganda yaptırmaya çalışan vekil.

Merak ettim acaba Remziye Tosun, Batmanlı Leyla’nın yardım çığlığını duyunca, ardından hükümetin o yardım çığlığını duyup aileyi Türkiye’ye getirip tedavi altına almasını öğrenince ne hissetmiştir?

O sözleri sarf ettiğinden dolayı utanmış mıdır?

Hiç zannetmiyorum.

Aksine Türkiye’ye ve hükümete duyduğu öfkenin, nefretin aynısını o yardım çığlığında bulunan kıza ve babasına karşı duyduğunu düşünüyorum.

Bu bir niyet okuması falan değil.

Beyinlerini “terör virüsü” saranların hepsi öyle çünkü.

“Terör virüsü”nün semptomları böyle çünkü.

Bakınız, o genç kız Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ederken kendisi gibi Batmanlı olup, onunla aynı ülkeye yerleşen Kurdo Baksi adlı PKK yardakçısı bir yazar, İsveç basınına Türkiye’yi karalamaya çalışan demeçler veriyordu.

Utanmadan, sıkılmadan, yüzüme tükürürler diye düşünmeden.

Dedim ya “terör virüsü”ne yakalananların hepsi böyle.

HDP’nin, PKK’nın açıklamalarına bakın hepsi aynı.

“Türkiye rakamları gizliyor, birileri ölüme terk ediliyor” vs vs.

Sadece PKK çevreleri mi?

Elbette de değil.

“Terör virüsü” kapan herkes.

FETÖ’cüler, DHKP-C’ler ve diğerleri…

Hatta aynı çevreler bu ailenin Türkiye getirilmesinde bit yeniği arama çabalarına da giriştiler.

Lakin onlar o habis virüslerle girdikleri girdapta çırpınadursunlar Türkiye, Gülüşken ailesini ölüm döşeğinden alıp kurtarmakla inanılmaz bir iş çıkardı.

Öncelikle ölüme terk edilen bir adamı ve çocuklarını kurtardı. (İnşallah tedavileri çok iyi geçer kısa zamanda sağlıklarına kavuşurlar.)

Bir diğeri Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun bir vatandaşının çığlığına duyarsız kalmadığını dünya âleme göstermiş oldu.

Ve bence en önemlisi “Türkiye’nin Kürtlere ayrımcılık yaptığı”, “Kürtleri öldürdüğü” ya da “Hükümetin Kürtlerin ölmesini istediği” kara propagandalarını yerle bir eden bir iş çıkarmış oldu.

Ve bu olay, Erdoğan’ın birçok kez dile getirdiği, “Kimse Kürtlere devlet aramasın. Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti devletidir”, “Türkiye, Kürtlerin de devletidir” sözlerinin en güzel tescillerinden biri oldu.

Bu olay, bu ülkenin Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla bu topraklarda doğan, bu topraklarda yaşayan, kendini bu topraklara ait hisseden herkesin ülkesi olduğunu, bugünkü yönetimin de, kendini bu ülkenin bir parçası hisseden herkese ayrım yapmaksızın kucak açtığının en somut göstergesi.

Varsın birileri kara çalmaya devam etsin…

Biz birbirimize, ülkemize kenetlendikçe onlar nefretlerinde boğulmaya devam edecekler.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...