İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR BİLDİRİ, HESAPLAR, PLANLAR VE KARŞILARINA ÇIKAN SERT DUVAR

YAYINLAMA:

Hükümete ve milli iradeye parmak sallamak mı?

Aşar onları.

Muhtıra mı?

Yaştan kaybettiler.

Darbe yapmak mı?

Bunun için içlerinin gittiği belli ama geçti o günler.

Peki ne bu o halde?

Bunun adı 104 amiralin bir araya gelip hükümete yumruk sallaması.

Çoğu yaşını başını almış bu emekli askerler, salladıkları yumruklarına karşılık verileceğini bilmeyecek kadar saf mı?

Değiller elbet.

Muhtemelen bu tepkilerin hepsini öngörüyorlardı.

Muhtemelen haklarında soruşturma açılmasını da, bazılarının gözaltına alınmasını da.

Belki öngöremedikleri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği rütbelerinin sökülerek emeklilik maaşlarının kesilmesi meselesi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın re’sen başlattığı soruşturmanın hızlıca neticelendirilerek Bahçeli’nin bu önerilerinin de yer aldığı cezai müeyyidelerin benzer şekilde darbe heveslileri için caydırıcı olacağı kanaatindeyim.

Gelelim bu yumruk sallama ilgili hesaplara ve olayın yarattığı tartışmalara.

Öncelikle söylemek gerekir ki bu girişim asla ve kat’a ana muhalefet partisi CHP’nin sahiplendiği şekliyle bir ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.

Elbette her vatandaş gibi bazı emekli askerler de ülkede yaşanan kimi konulara dair görüşlerini dile getirebilir.

Ancak 104 kişinin organize olarak bir gece yarısı, içinde “Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir” şeklinde tehdit içeren bir bildiri yayımlaması demokrasiyle, ifade özgürlüğüyle izah edilemez.

Bu, doğrudan demokrasiye kast etme girişimidir.

Bu anlamda başta hükümet olmak üzere toplumun geniş kesimlerince bu bildiriye karşı gösterilen sert tepki haklıdır ve yerindedir.

Peki, 27 Nisan e-muhtırasından bu yana benzer şekilde yapılan sayısız darbe tehdidi ve en son 15 Temmuz darbe girişimi karşısında iktidarın ve halkın bu tip yönelimlere pabuç bırakmayacağı bilindiğine göre bu 104 emekli, başlarına gelebileceklerin en azından bir kısmını öngörebildiklerine göre neden böyle bir girişimde bulundu?

Bunun bir tek izahı var.

O da, bunların bu girişimi kendi başlarına planlamadıkları, düğmeye başka bir yerden basıldığı, bunların da kendilerine verilen talimatı yerine getirdiğidir.

O talimatı veren adres 15 Temmuz darbe girişimini yaptıran adres ile aynıdır.

Bu bildiriye imza atanların büyük kısmının 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ ile ideolojik olarak farklı olmaları kimseyi yanıltmasın.

Söz konusu merkez, açık ve net bir şekilde “PKK’yı da, FETÖ’yü de parmağımda oynatır gibi kullanabildiğim gibi kendilerine Kemalist diyen kesimleri de hatta başka başka kesimleri de istediğim an, istediğim şekilde harekete geçirme gücüne sahibim” diyor.

O merkezi artık hepimiz biliyoruz.

O merkez Joe Biden başkanlığındaki ABD yönetimi.

Biden ve yönetimi, bu bildiriyle hükümetin sarsılmayacağını bilmiyor mu?

Sallanan yumruğun hükümete değmeyeceğini hatta hükümetin ve milletin bu sallanan yumruğa çok daha sert yumruklarla yanıt vereceğini bilmiyor mu, öngörmüyor mu?

Elbette bunlar biliniyor ve öngörülüyor.

Ancak yumruğun sallanması başlı başına verilmek istenen mesajlar için yeterli onlar açısından.

Birincisi, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde hükümete, “seni rahat bırakmayacağım” mesajı.

İkincisi ana muhalefet ve onun etrafında birleştirmeye çalıştığı gruplara, yapılara, “Ben buradayım, arkanızdayım, dediklerimizi harfiyen uygulamanız halinde, sözümüzden çıkmamanız halinde mevcut iktidarı devirip sizi oraya oturturum” mesajı.

CHP ve HDP’nin tutumunun bu mesajı alıp ona uygun davranmak şeklinde olduğu çok açık.

Yeni kurulan GP ve DEVA partilerinin bildiriye karşı çıkan açıklamalarının içine hükümeti de eleştiren ifadeler eklemelerinin de bu bildiriyi devreye sokanların beklentilerinden çok uzak olmadığını söylemek gerek.

Kanımca bu güç odaklarını en çok şaşırtan yaklaşım, İYİ Parti lideri Meral Akşener’den geldi.

Muhtemelen Akşener’den, bildiriye tepki gösteriyormuş gibi yapıp, DEVA ve GP gibi asıl eleştirisini hükümete yöneltmesi bekleniyordu.

Akşener öyle yapmadı.

Partisindeki bazı darbe heveslilerine rağmen bildiriye sert şekilde karşı çıktı, “zevzeklik” dedi.

Akşener’in bu yaklaşımı, Biden yönetiminin bu bildiriyle startını verdiği “Türkiye’deki iktidarı ‘demokrasi yoluyla’ devirmek” hesap ve planlarına karşı AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın ördüğü duvara güç veren, güç katan bir yaklaşımdır.

Bu yaklaşım, Cumhur İttifakı karşısında dikiş tutmayan, sallantıdaki Millet İttifakı’nın çökme ihtimalinin güçlü olduğunu gösteren bir yaklaşımdır.

Bu yaklaşım, İYİ Parti’nin yerinin Cumhur İttifakı olması gerektiğini ve olabilirliğini gösteren bir yaklaşımdır.

Hükümetin güçlü duruşu, MHP’nin bu duruşa verdiği güçlü destek ve İYİ Parti’nin bu olumlu yaklaşımının birleşmesi, Türkiye üzerinde yıkım hesapları yapanların heveslerini kursaklarında bırakacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...