İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

MERHABA EYLÜL!

YAYINLAMA:

Eylül başı yazacaktım.

Olmadı.

Mevsimlerin sarışın kızına hoş geldin diyemedim.

Hoş geldin tatlım.

Temmuz, Ağustos sıcakları hem yaz rehaveti, hem covid endişesi içinde geçti.

Toprağın Ağustos kokusunu içimize alırken, Ağustos ayını, hatta tüm yaz aylarını, içimizin sinmediği hastalık endişesi içinde geçiriverdik.

Karmakarışıktık.

Hem rahat, hep çok rahatsızdık.

Ben her Eylül, Eminönü ve Beyoğlu'na mutlaka giderim.

Sabah erken kalabalıklar olmadan, 2 saat dolaşırım, dönerim diye silinerek Beyoğlu'na gidiyorum.

Gencecik polis çocuklar, polis araçlarının yanında görev başında bekliyorlar.

İstiklâl Caddesi çok sakin.

Caddenin sağından yürümeye başlıyorum.

Mağazalar yeni sezon kış ürünlerini vitrinlere koymuşlar.

Öylesine, hani sanki bir şey alacakmış gibi mağazaya giriyorum.

Ufacık tişörtler ne kadar pahalı gözümle görüyorum.

Kozmetikçiye giriyorum, 1 sene önce 2,5 TL olan ojeler, 12,5 TL olmuş.

1 kumpir 40 TL olmuş.

Beyoğlu’na gittiğimde her defasında yemek yediğim, hiç kaçırmadığım esnaf lokantasına giriyorum.

Sabah erken saati olduğu için yemek saati olmadığından yemek yemiyorum.

Sadece 1 kahve içiyorum, o arada fiyatlara bakıyorum.

40 TL’den aşağı bir tabak yemek yok, 2 porsiyon yemek, 1 salata, 1 tatlı, 120 TL’den aşağı öğle yemeği yiyemezsin.

Yürümeye devam ediyorum.

Caddede Araplardan başka, dolaşmaya gelen kimseler yok.

Mağazalarda, kozmetikçilerde, ayakkabıcılarda Arap müşteri dolu.

Canım Beyoğlu.

Ne kadar tatsız, sanki nefes almıyor gibi.

Ben de tatsızım.

Bir saati zor geçiriyorum, Beyoğlu'ndan Tünel'e yürüyorum ve dönüyorum.

Hava Eylül'ün sarışınlığına hazırlanıyor.

Eylül için renklerinde hüzün var derler ama ben yaprakların yeşilden sarıya dönmesini oh be! Hayat ne güzel, yaşamak ne güzel olarak hissederim.

Şimdi artık kış aylarına hazırlanalım.

Dünyanın ve ülkemizin başında dert olan, şu bulaşıcı hastalıktan nasıl kurtulacağız onu düşünelim.

Herkes kendi payına ne düşüyorsa, anlamalı bilmeli ve öyle yaşamalıyız.

Belki de evlerde daha çok kalacağımız son kış ayları olacak.

Güçlü olmalıyız.

Elimizden ne gelirse yapmalıyız.

Bir bakın.

Hiç kimsenin güncesi, kendinin değil artık.

Biz varız, bizim güncemiz var, tekil şahısla biten tekbir cümlemiz olmamalı.

Herkes herkesi, o hastalandı, bu hastalandı diye konuşuyor.

Kendi evine hastalık düşmeyen, kendi yakını hastalanmayan kimsenin, o hasta olmuş, bu ölmüş umuru değil.

Umurunuz olsun.

Bilinen bir şey vardır ki

Kum saatini asla geri çeviremeyiz.

O halde.

Dikkat edeceğiz.

Bakın ülkenin, insanların tadı tuzu hiç kalmadı.

Çok tatsızız çok.

Birbirimize karşı sorumlu davranacağız.

Birbirimizi anlayacağız

Birbirimize merhamet edeceğiz.

Bizi kötülükten uzak temiz kalmak, vicdanlı olmak ve merhamet kurtaracak.

İyi insan olmalıyız ortak dertten ancak böyle kurtulabiliriz

Bundan emin olun.

Nerelisiniz diye sorarlarsa, memleket neresi diye sorarlarsa, "MERHAMETLİYİZ" diye cevap verdiğimizde, bu dertten kurtulacağız.

Hoş geldin Eylül.

Funda'nın aklındakiler…

... Sosyal medyadan tanışmalara çok dikkat edin.

Orta yerde yangın duman, göz gözü görmüyor.

Nereden biliyorum, sosyal medyadan bana neler, ne hikayeler yazıyorlar inanamazsınız.

Bugün, bütün televizyonların ana haberlerinde, bütün gazetelerin ilk sayfasında bir haber vardı.

Mutlaka görmüşsünüzdür.

Bakın bu hikâyede bir kadın var ve kadın doktor.

Doktor bir hanım, sosyal medyadan galeri sahibi bir adamla tanışıyor.

Son 3 aydır aynı evde yaşıyorlar.

Evlenmeye karar veriyorlar.

Doktor hanım, adama borçlarım var diyor, icram var diyor, ailemin ihtiyacı var diyor ve bu galerici adamdan 500 bin TL’ye yakın para alıyor.

Adam evlenecektim ve onu seviyordum diye bütün bu paraları verdim diyor.

Kadın, o gün hastanede, galerici sevgili hastaneye gidiyor, benim işim bitmedi sen git, evde görüşürüz diyor.

Adam eve gidiyor, doktor hanım eve geliyor, bir anda 2 adam, derken 2 adam daha eve gidiyor, adamı darp ediyorlar ve senet imzalatıyorlar.

Kadın doktor, insanların hayatını kurtarmak üzere okumuş ve yemin etmiş bir kadın.

İnanmak ne kadar zor değil mi?

O nedenle sosyal medyaya, aman çok dikkat edelim.

Şu zor zamanlarda aşksız da yaşanabilir, ölmezsiniz.

Funda'nın aklındakiler…

... Her şey çok pahalı.

Önce sağlık ama sonra ekonomik durumumuz nedir, ne kadar paramız var ona bakalım.

Her şey çok pahalı.

Çok dikkatli alışveriş etmeliyiz.

Neyi nereden ucuz almalıyız ona bakmalıyız

Herkes birbirine, internetten onu al bunu al diyor, internet üzerinden alışveriş sayfaları yolluyorlar.

Aralarında kıyaslama yapın.

Aldığımız gramajlara baki, fiyatlarına kasada bakın.

Ayakkabılarınızı mahallenizin tamircisine götürün.

Elbiselerinizi, mahallenizin terzilerine götürüp toparlatın.

Deterjanlarınızı avuç avuç kullanmayın.

Evde elektrik, su kullanımına dikkat edin.

Telefon aboneliğinizi küçültün, televizyon aboneliğinizi küçültün.

Benim gördüğüm, anladığım küçülmek lazım.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...