İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ANNESİNE YAPIŞIK ERKEKLER

YAYINLAMA:

Evlilik; iki kişinin aile kurmak üzere, kanunların uygun gördüğü şartlarda, ruhen ve bedenen ömür boyu sürecek şekilde bir araya gelmesi. İyi günde ve kötü günde diye başlar…

Bazı anneler çocuğunun evlendiğini, çocuğunun artık yetişkin bir birey olduğunu kabul etmekte zorlanıyor. Bunu terapilerimde çoğu kez gözlemliyorum.

Gelin, gel kökünden türemiş ve gelen anlamında kullanılan bir sözcüktür. Evdeki eski gelin yani erkek annesi bu durumu kendi yerini alacak bir tehdit olarak algılar. Çoğunlukla anne-kız-damat ilişkilerindeki demokrat ve anlayışlı, sevgi dolu bir anne olan kadın; anne-oğul-gelin ilişkisinde çok farklı bir anne modeli çizmekte ve çifte standart uygulamaktadır. Anneler evlatlarını daima bir çocuk olarak gördükçe, onlar kendi ayaklarının üzerinde duramayacaklar. Özellikle erkek çocuklar.

Kişilik gelişim basamaklarına baktığımızda 0-6 yaş döneminde, anne-çocuk ilişkisi çok önemli olup, annenin karşılıksız, koşulsuz, sonsuz sevgisiyle belirlenir. Çocuk, anne ya da anne yerini tutan kişiden bu sevgiyi alırsa, özellikle de 0-2 yaş döneminde, ileride özgüvenli, kendiyle barışık, bağımsız kişilik geliştirebilecektir.

Çift evlendiğinde yeni eve geçmesine rağmen, elbette yeni bir eve adapte olma, eşiyle birbirlerini tanıyıp alışma sürecinde anneye ihtiyaç duyabilir, özler, sık görmek ister. Bu gayet normal ve anlaşılabilir bir durum. Fakat yıllar geçmesine rağmen, anneye duyulan ihtiyaçta bir azalma görülmüyorsa hastalıklı bir duygu haline doğru gidişten söz edilebilir. Bağlı olmakla, bağımlı olmak arasında büyük bir fark olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Anne bağımlılığı, anneye karşı aşırı bir bağlılık veya takıntı duygusu hissetme durumu. Bu bağımlılık, annenin sevgisine, ilgisine ve onayına olan aşırı ihtiyacı ifade eder. Çocukluk veya erken yetişkinlik döneminde başlar ve yetişkinlikte devam eder.

Ailesine çok yakın olan erkek veya kadın, aileden kopamaz evliliğe alışmakta zorlanır.

Unutmayın, hiçbirimiz mükemmel değiliz. Eşlerimizin hoşlanmadığımız yönleri varsa, bizim de mutlaka hoşlanılmayan yönlerimiz vardır.

Burada erkek annelerine çok iş düşmektedir. Erkek çocuklarına hem “sen erkek adamsın ağlama, erkek güçlü olmalı” derler hem de evlendiklerinde birey olmalarını, evin baba erkeği olmasına izin vermezler. Dizinin dibinde hala küçük oğlu olsun isterler. Evlensin, ailesi olsun ama hala benim dediklerimi yapsın, benden ayrılmasın… Aile içinde aile olsun yani! Bu ne yaman çelişki? Olabilir mi sizce? O erkek eşinin gözünde “koca” rolüne ne kadar girmiş olabilir?

Evlendikten sonra her fırsatta anne evine gitmek isteyen bir eşe, bizzat annesinin dur demesi gerekir. 30-40 yıldır evli olan bir kadının belli bir hayat tecrübesi olması ve evlenecek çocuklarına bu tecrübeleri aktarması gerekmez mi? Deneyim sahibi bazı anneler, neden çocuklarının yanlışlarını görüp uyarmaz, nasıl yangına körükle gider?

Anne bağımlısı olan erkeklerin en sık yaşadığı evlilik sorunlarının başında eşle sık sık tartışmalar, evlilikte mutsuzluk, cinsel ilişki sorunları olabiliyor.

Burada erkeğe düşen eşini ön plana almalı. Anneyi dışlamamalı, ama ona sınırlarını göstermelidir.

Mutlu olmak için; mükemmel olmamız değil, birbirimizi tamamlamamız gerekiyor…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...