Suriye Devrimi neden tamamlanmalı?
8 Aralık'tan günümüze kadar farklı ülkelerden birbiri ardına heyetler Suriye'ye giderek görmek istedikleri Suriye'yi masaya koydular, tavsiyeler ve telkinlerde bulunarak ayrıldılar. Suriye sahasındaki gerçeklik, sadece çatışmadan ibaret değil! 8 Aralık’ta başladığı düşünülen süreç esasında daha yeni başladı ve sancılı da olsa
tamamlanması gerekiyor.
Bir devleti var eden; Bürokratik Kurumlar, Yargı ve Güvenlik Birimleri, İstihbarat Ağı, Tam Egemenlik, Finansal Sistem, İşleyen Bankacılık, Nüfus Sicilleri, Vatandaşlık Tüzükleri gibi unsurlar Suriye’de daha yeni oluşturulmaya başlandı. Bu durumdaki bir ülkenin, bir sabah ansızın İsrail ile muharebede bulunmasını talep etmek behemehâl
ahmaklıktır!
Unutulmaması gereken şudur ki; ihdas edilmek istenen sadece bir düzen değil, altyapısı ile imha edilmiş kadim bir coğrafyadır. Bu coğrafyada hamiyetperverlik esası üzerinden bölgedeki etkisini artıran bir Türkiye gerçeği var. Türkiye yaklaşık 6 milyon insanı 13 yıl boyunca ağırladı. Yakın coğrafyasında kendisinden kaynaklanmayan tamamı kendine etkileyen tehditlerle karşı karşıya kaldı. Kendine bir etki alanı oluşturması da en tabii hakkıydı.
Türkiye; sömürüye dayalı, coğrafi harita operasyonlarına teşne bir ülke değil! Bölge barışının kurulmasına ve korunmasına dair iddia sahibi bir ülkedir. Tarihsel olarak Türkiye’ye yüklenen misyon da budur. Nitekim bahse konu coğrafya, bundan 100 yıl önce; sabah kahvaltısını Antep'te, öğle yemeğini ise; Halep'te yiyen insanların coğrafyasıdır.
‘Suriye Devrimi tamamlanmalı’
Çünkü toprak bütünlüğü bozulmuş bir Suriye; Körfezindeki diktatoryal Arap rejimleri, İran ve İsrail'in ortak projesi, ortak hedefidir. Eğer Ahmet El Şara, başarı hikayesini tamamlayabilirse ve Yeni Suriye’de kurumsallaşmayla birlikte tüm insanlığın ahlak ve adalet ekseninde aidiyetlik hissedeceği bir hukuk düzeni kurabilirse eğer; Suriye devrimi dönüştürücü bir etkiyle, coğrafyanın tamamını dönüştürmeye matuf bir karakter sahibi olacaktır. Bu sonucu istemeyenler, çatlaklarda uyuyan hücrelerin hepsini aktif etmek suretiyle kesintisiz bir iç savaşın kaldığı yerden devam etmesini arzulamaktadır. İran, iflas etmiş bir ülke ... 46 yıllık Rafizî/Nusayri rejiminin yazabildiği hiçbir başarı hikayesi yok! Ne ahlak, ne adalet, ne irfan, ne dünya, ne de ahiret adına olumlu bir tek icraat yok! 46 yılın hesabını vermek üzere sanık sandalyesine oturtulmuş ve hesap veren bir İran var karşımızda... Tasfiye edilmiş, bunun kuyruk acısıyla ‘acaba yakayı ne kadar kurtarabilirim!’ telaşıyla bölgedeki Rafizî-Nusayri kesimle etkileşime girerek; olan ihtilafları daha da derinleştirmek, oradaki kaosu kendi lehine bir hayat kaynağı olarak gören bir İran var karşımızda...
İsrail, 1967'den beri Suriye'nin belli bir kısmını işgali altında tuttu. Bu işgali meşrulaştırarak bir ilhaka dönüştürmek niyetinde… Nitekim 18 Aralık'ta Hermon Dağı’na çıkan Gazze Kasabı Netanyahu: “İsrail’in güvenlik kaygılarını giderecek bir çözüm buluncaya kadar buradayız” açıklamasını yapmıştı. İsrail, Süveyda’da ki Dürzilerle de etkileşime geçerek onları silahlandırıp 3 cepheden Şara’yı kaosa sürükledi. Kuzeyden Kürtleri, Dürzileri ve Nusayrileri eş zamanlı olarak sahaya sürdü. Türkiye tam da bu süreçte ‘Terörsüz Türkiye’ idealiyle, PKK ve bileşenlerinin silah bırakmasını sağlayan projesini hayata geçirdi.
Zaten Türkiye içinde PKK'nın eylem kabiliyeti kalmamıştı. Bu proje büyük ölçekte Suriye'ye hitap ediyordu. Türkiye, Suriye'deki Kürtlerin kurulacak hukuk düzeni içinde merkeze entegre olması amacını ve toprak bütünlüğü korunmuş bir Suriye’nin bölge barışına katkı sağlayacağı inancını taşıyor. Bu ahlaki ve izahı olan politik bir duruş… Bu tavrı sabote etmek isteyenler Türkiye'nin bölgedeki etki, aktivite ve savunma pozisyonunu tasfiye etmek niyetindeler. Netice itibariyle sadece Suriye değil; Türkiye de hedefte...
Esasında bugün yaşanan sorunların çıkış noktası Ahmet El-Şara’nın: “Kan dökenler ve eski rejimin işkencecileri dışında tüm Suriyelilere af ilan edileceğini” duyurmasıdır.
Ahmet El Şara'nın ‘genel af ilanı’ Suriye'nin tüm unsurlarının, yeni kurulan Suriye'nin kurucu unsuru olarak sisteme dahil edilme çağrısıydı. Bir inkar, bir reddiye, bir imha, bir operasyon planı yoktu. Olan neydi? Olan, bu gelişmeler bölgede çıkarı ve amacı olanları olağanüstü şekilde endişelendirdi ve harekete geçirdi.
‘Terörsüz Türkiye İttifakı kuruldu!’
PYD/YPG silah bırakıp sisteme dahil olmazsa ve yeni Suriye'nin kurucu öznesi olma vasfını reddederse eğer; Türkiye içinde askeri seçenek masada… Suriye devriminin tamamlanması ve bölgenin silahlı unsurlardan arındırılması adına Terörsüz Türkiye İttifakı kuruldu. Bu İttifak, sadece Suriye Devrimi’ne olumlu katkı sağlamayı amaçlamıyordu. Bu İttifak doğrultusunda Türkiye, hem içerde hem de dışarda birçok devrimi öne almış oldu.
‘ABD ve Rusya Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle BM’yi toplantıya çağırdı’
BM, Nusayri azınlığın İran ve İsrail’in teşvikiyle Suriye’de başlattığı darbe teşebbüsü
ile gelişen olayları gündemine alarak Pazartesi toplandı. ABD ve Rusya İsrail lehine Suriye’nin Toprak Bütünlüğünü bozmaya yönelik bir plan üzerinde ortak hareket ediyor.
Bu doğrultuda;
• BMGK’da Suriye’nin Dera, Süveyda, Kuneytra, Rojava, Lazkiye ve Tartus kentlerinde “Uçuşa Yasak Bölge” ilan edilmesi,
• Suriye’de BM Barış gücü kapsamında yabancı askerî unsurlar konuşlandırılması söz konusu olabilir.
• İsrail lehine Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmak, Türkiye’nin hareket kabiliyetini zayıflatmak ve Suriye Devrimi’ni fiilen bitirmek üzere uygulamaya konulmak istenen kirli planları, Türkiye; Suriye devrimini tamamlamak gayretiyle ve güçlü ittifakıyla hiç şüphesiz engelleyecektir, engellemelidir.