Ara Güler Müzesi
Bomontiada’ya her gidişimde bir şekilde yolum Ara Güler Müzesi’ne düşer.
Kimse zorla sokmaz sizi içeri. Öyle gösterişli tabelalar da yok. Orası sessizdir. Mütevazıdır.
Aynı Ara Güler gibi.
İçeri adım attığınız anda bir şeyler değişir.
Bir müze salonuna değil de geçmişten kalma bir sokakta yürüyormuş gibi hissedersiniz
kendinizi. Tozlu kaldırımlar, eski kahvehaneler, yağmurdan kaçan insanlar...
Ara Güler’in fotoğraflarında güzellik adeta bir çatlamış duvarda, bir esnafın avucundaki nasırda, bir balıkçının sabah erken saatlerdeki yorgun bakışında saklıdır.
İstanbul burada sahicidir.
BELGESEL FOTOĞRAFÇILIĞIN GÜÇLÜ İSMİ
Ara Güler belgesel fotoğrafçılığın en güçlü isimlerindendi.
O her fotoğraf çektiğinde hikâye de yazdı bir şekilde.
Sanatçılardan sokaktaki insana, tarihi anlardan unutulmuş köy yollarına kadar hayatın her halini kaydetti.
Bu yüzden ona “İstanbul’un gözü” dense de aslında tüm dünyanın hafızasını fotoğraflayan biriydi.
Müzenin hikâyesi de samimidir.
2016 yılında Ara Güler ile Doğuş Grubu arasında bir iş birliği başladı.
Ara Güler’in yıllar boyunca arşivlediği yüzbinlerce fotoğraf, temas ettiği her belge, eski makineleri...
Hepsi tek tek toparlandı, tasnif edildi, koruma altına alındı.
Ve 2018 yılında, tam da onun 90. doğum gününde Ara Güler Müzesi kapılarını açtı.
Ne yazık ki aynı yıl, 17 Ekim 2018'de hayatını kaybetti.
Ancak biliyoruz ki müzenin hazırlık sürecini yakından takip etmiş, seçilen eserleri onaylamış ve kendi arşivinin korunmasına doğrudan katkı sağlamıştı. Müze açıldıktan kısa bir süre sonra
vefat etmiş olsa da ardında bıraktığı bu miras, ona olan sevgiyi ve saygıyı canlı tutuyor.
Fotoğrafların arasında gezerken zaman zaman duraksıyorsunuz. Bir kareye uzun uzun bakıyorsunuz sonra bir adım geri çekilip belki de biraz kendi geçmişinize dalıyorsunuz.
Bir köşede eski kameraları sergiliyorlar.
Simsiyah ve ağır makineler… Bugünkü plastik fotoğraf makinelerine hiç benzemiyorlar.
O makinelerle bir fotoğraf çekmek anı kovalamak değil sabırla beklemek demekti belki de.
Müzeden çıkarken İstanbul size biraz daha sessiz, biraz daha yorgun ve biraz daha gerçek görünür. Bilmiyorum belki de hâlâ o fotoğraflara bakarak, kaybolan şehri biraz olsun geri çağırabildiğimizdendir.
YOLUNUZU DÜŞÜRÜN BU TARAFLARA
Yazımın başında da söylediğim gibi ne zaman yolum bu tarafa düşse ki sık düşüyor mutlaka Ara Güler’e gelirim. Benim gibi müdavimleri çoktur, bilirim. Buna ilaveten Ara Güler
Müzesi’nin İstanbul'un en önemli ve kültürel olarak canlı bölgelerinden birinde olmasının ve çok ziyaret edilmesinin nedenlerini şöyle özetleyebilirim:
Bence önemli bir sebebi tarihi/kültürel atmosferi ve sanat ve kültür merkezlerinin buluşma noktası olması. Bomontiada, eski bir bira fabrikasının restore edilerek kültürel ve sanatsal bir alan haline getirilmiş olmasıyla, İstanbul'un tarihî dokusuyla uyumlu bir mekân sunuyor. Bu, Ara Güler’in fotoğraflarının ruhuna uygun bir yer. Hem geçmişi hem de sanatı yansıtan bir atmosferde bulunuyor. Bomontiada'nın etrafında pek çok kültürel etkinlik, sergi ve sanatsal faaliyetler düzenleniyor. Bu da müzenin sürekli olarak sanata ilgi duyan insanlarla etkileşimde olmasını sağlıyor.
Elbette ki erişilebilirliği ve İstanbul'un kalbinde olması da çok önemli bir faktör. Bomontiada, Şişli ve Beyoğlu'na yakınlığı sayesinde toplu taşıma ile kolayca ulaşılabilir bir konumda. Bu durum müzenin daha geniş bir kitleye ulaşmasına olanak tanıyor.
Evet burası , İstanbul’un modern yüzü ile eski İstanbul’un nostaljik dokusunun birleşim noktasında bulunuyor. Daha derin ve anlamlı fotoğraflarla bambaşka dünyaları keşfetmek için…
Israrla tavsiye ederim…
Mutlaka yolunuzu düşürün bu taraflara…