
PKK’nın kongresi: Terörsüz Türkiye sürecinde tarihi eşik
Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının ardından terör örgütü PKK’nın kongresini toplayıp silahları bırakma ve kendisini feshetmesi yönündeki beklentiler konusunda dün kritik bir gelişme yaşandı.
Terör örgütü PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında kongresini topladığını ve Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda önemli kararlar aldığını duyurdu.
Yapılan kısa açıklamada fesih kararı ve silahların bırakılmasına dair bir ibare yer almamasına karşın, kongrenin Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda toplandığının belirtilmesi ve yine “Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda tarihi kararlar alındığı” yönündeki ifadeler, silah bırakma ve fesih kararının alındığını gösteriyor.
Terör örgütünün açıklamasında, “PKK 12. Kongresi’nin sonuçlarına ve alınan kararlara ilişkin geniş ve ayrıntılı bilgi ve belgeler, iki farklı alandaki sonuçlar birleştirildikten sonra çok yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacaktır” denilirken bu “çok yakın zaman”ın birkaç gün olacağı yönünde bir beklenti söz konusu.
PKK’nın bu kısa açıklamasından terör örgütünün kendisini lağvetme ve silahları bırakma yönünde bir karar aldığı sonucu çıkmasına karşın çok sayıda belirsizlik de söz konusu.
Bunların en başında bu kararların PKK’nın dışındaki diğer yapıları kapsayıp kapsamadığı konusu geliyor.
PKK ve bileşenleri konusu artık toplumun büyük kesimi tarafından biliniyor ancak yine de kısaca açmakta yarar var.
PKK, terör örgütünün çekirdek yapısı.
PKK’nın Türkiye’nin yanı sıra Suriye, Irak ve İran’da hem silahlı hem de çeşitli sivil yapılanmalar şeklinde kolları bulunuyor.
Aynı şekilde başta çeşitli Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkede de yine çeşitli sivil toplum örgütü adı altında varlıkları söz konusu.
Tüm bu yapıların tamamı KCK adı altında faaliyet yürütüyor.
Yani çatı örgüt KCK.
Dolayısıyla bu kongrede başta KCK olmak üzere diğer bileşenlerin akıbetleriyle ilgili ne tür kararlar alındığı meselesi önemli bir konu.
Muhtemelen PKK’nın 12. Kongresi’ne tüm bu bileşenlerden de üyeler katılmış ve bunların gelecekleri de tartışılmıştır ancak “çok yakın zaman”da açıklanacağı duyurulan kararlarda bu yapılarla ilgili net ifadelere yer verilmemesi muhtemeldir.
Kanaatimce diğer yapılara üstü kapalı ifadelerle göndermelerde bulunulup bu yapılarla ilgili kararların kendilerine bırakıldığı söylenecektir.
PKK’nın silah bırakıp kendisini feshetmesinin ardından örgütün İran kolu PJAK ile Irak’ta Sincar bölgesini denetimi altında tutan YBŞ adlı silahlı terör yapılarının da aynı şekilde kendilerini feshedip silah bırakmaları yüksek olasılıktır.
Bunu yapmasalar bile uzun süre ayakta kalma şansları yoktur zira her iki terör örgütünün bünyesindeki silahlı terörist sayısı sadece yüzlerle ifade edilmektedir.
PYD-YPG/SDG’NİN GELECEĞİ NASIL OLACAK?
Asıl önemli olan PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ve SDG ile Suriye’nin geleceği meselesidir.
Esasen PKK’nın silahlarını bırakması, kendisini feshetmesi ve Terörsüz Türkiye sürecinin başarıya ulaşması buradaki gelişmelere bağlıdır.
Terör örgütünün Suriye ayağı ve buradaki gelişmeler konusunda çok sayıda aktör ve faktörün etkisi olmasına karşın esas belirleyici olan ABD’dir.
Başta İsrail ve Fransa olmak üzere birçok ülkenin Suriye’de istikrarın sağlanmaması yönünde büyük bir çaba içinde olduğu ve bu çerçevede büyük destek verdikleri PYD-YPG ve SDG’yi kullanmaya çalıştıkları sır değil.
Ancak ABD’nin güçlü desteği olmadan bu çabaların işe yaramayacağı hem bu ülkeler hem de Suriye’nin istikrarsızlığı konusunda kullanılmaya çalışılan PYD-YPG ve SDG tarafından da bilinmektedir.
Dolayısıyla Trump’ın gelişinden bu yana Ankara-Washington arasında güçlü şekilde yürütüldüğü anlaşılan diplomatik sürecin bu çerçevede gevşetilmeden sürdürülmesi önemlidir.
ABD ile bu ilişkiler yürütülürken SDG’nin başındaki Mazlum Abdi’nin 10 Mart’ta Şam’da Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Eş-Şara ile imzaladığı Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini esas alan anlaşmanın hayata geçirilmesi için gerekli her türlü baskılayıcı yöntemlerin kullanılması gerekir.
Aksi halde 26 Nisan’da Kamışlı’da gerçekleşen ve adına “Kürt Birliği” konferansı denilen toplantılarda alınan “federasyon” kararı gibi, Abdi ile Şara’nın imzaladığı anlaşmanın hilafına adımların atılması mümkündür.
Süreci baltalayıcı bu tarz gelişmelerin önüne geçilmesi için tüm faktörlerin doğru değerlendirilmesi ve de tüm aktörlerin her türlü hamlelerinin doğru değerlendirilerek uygun adımlar atılması şarttır.
BARZANİLER’E “OYUNA GELMEYİN!” UYARISI
Burada Türkiye ile iyi ve olumlu ilişkiler içinde olduğu bilinen Kuzey Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başındaki Barzanilere dair de uyarıcı birkaç not düşmekte yarar var.
Kuşkusuz PKK’nın silah bırakmasından ve kendisini feshetmesinden en az Türkiye kadar Barzanilerin de memnuniyet duyacağı bilinmektedir ancak aynı Barzanilerin bölgesel ve küresel güçlerin bölge üzerindeki oyunlarına kolaylıkla gelebildikleri sır değil.
Kuzey Irak’ta 2017’de yapılan “bağımsızlık referandumu” bunun en somut ve bariz göstergesidir.
Barzanilerin Kamışlı’da yapılan toplantılara temsilci göndermeleri, hatta bu konferansın yapılış sürecinde doğrudan aktif şekilde yer almaları, aynı şekilde Suriye’de federal bir sistem konusunda bir tavır sergilemeleri ve de ENKS’yi bu konuda teşvik ederek Şam yönetimi yerine PYD/SDG ile ortak hareket etmelerini sağlamaları Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olma yaklaşımı ile bağdaşmadığı gibi, Türkiye’nin yürütmekte olduğu sürece ve Suriye’nin istikrarına da katkı sağlamamakta aksine her ikisine zarar vermektedir.
Bu çerçevede Barzanilerin, gerek bölgeyi karıştırmak isteyen güçlerin oyunlarına gelmemeleri gerekse de Türkiye’nin yürütmekte olduğu bölgenin terör ve istikrarsızlıktan kurtulmasına yönelik çabaların hilafına yaklaşımlar içine girmemeleri konusunda uyarılmalarının gerekli ve önemli olduğu kanısındayım.
HEM TÜRKİYE HEM BÖLGE İCİN DÖNÜM NOKTASI
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin büyük tarihi ve siyasi sorumluluk üstlenerek başlattığı, aynı şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü şekilde sahiplenmesiyle bir devlet projesine dönüşen Terörsüz Türkiye Süreci’nde yukarıda sözünü ettiğimiz kimi riskler ve engeller bulunsa da PKK’nın silah bırakma ve kendisini lağvetmesiyle tarihi bir eşik atlanmış olacaktır.
Bu, hem yarım asırlık terör sürecinin geride bırakılması, hem Türkiye’nin yanı sıra tüm bölgenin huzur ve istikrarı için hayati önemde bir aşamadır.
Bu güne kadar olduğu gibi, sabırla, metanetle, büyük bir özgüvenle ve de yoğun ve dikkatli çabalarla sürecin yürütülerek nihayete erdirilmesi önemli, değerli ve hiç olmadığı kadar mümkündür.
Henüz yolun yarısında olunmasına karşın, bu önemli süreçte emeği geçen başta MHP lideri Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere süreçte aktif rol oynayan ve emek sarf eden tüm devlet birimleri ve görevlileri ile sürece destek veren tüm siyasi partilere müteşekkir olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Ve ayrıca bu süreçte büyük emek sarf eden ve önemli rol oynayan, bu çabaları sırasında da geçirdiği kalp krizi sonrası yaşamını yitiren merhum Sırrı Süreyya Önder’e de Allah’tan rahmet diliyorum.
Mekânı cennet olsun…