Rahmi Koç Müzesi
Bu hafta bir müzeyi tanıtacağım ama bu müzenin diğerlerinden farklı bir hikayesi var.
Hikâye şöyle; ülkemizin iş adamlarından biri olan Rahmi Koç, Amerika’da bulunan Smithsonian Enstitüsü’nü gezerken teknoloji ve sanayi temalı bir müze kurmayı hayal eder. Daha sonra bu hayal, hayalden öteye geçer; antika otomobil, denizcilik objeleri, buharlı makineler ve çeşitli teknik cihazlardan oluşan bir koleksiyon oluşturmaya başlar.
Rahmi Koç, Smithsonian Enstitüsü’nden aldığı ilham ile, seksenli yıllardan itibaren itina ve merakla biriktirir biriktirir. Bu biriken güzide parçalar önce depoda muhafaza edilir. Sonraları böyle depoda olamayacağı düşünülür ve 18. Yüzyıldan kalma Tersane-i Amire Lengerhanesi restore edilerek müze formuna getirilip işte o itina ile biriktirilen parçalar/koleksiyonlar bu tarihi mekâna yerleştirilir. Nihayet Türkiye’nin sanayi, ulaşım, mühendislik ve iletişim tarihi açısından önemli ve ilk kapsamlı özel müzesi olan Rahmi Koç müzesi 13 Aralık 1994’te, İstanbul, Hasköy (Haliç kıyısında) açılır.
ANA TEMALAR
Müzede ulaşım araçları, bilim ve iletişim, endüstri ve mühendislik, çocuklar ve etkileşimli alanlar olmak üzere dört ana kategoride çok kıymetli parçalar sergilenmektedir.
Hava, kara, deniz ve demiryolu araçlarından oluşan koleksiyon ziyaretçilerin dikkatini çok çekmektedir: Klasik otomobiller, bisikletler, motosikletler, tramvaylar, minibüsler… Buharlı lokomotifler, vagonlar… Eski tekneler, gemi modelleri, denizcilik ekipmanları… Gerçek uçaklar, uçak motorları, zeplin ve planör örnekleri gibi. Bilim ve iletişim meraklıları için telsizler, telefonlar, radyo ve televizyonlar, astronomik gözlem araçları, saatler ve çeşitli bilimsel cihazlar gerçekten görülmeye değer.
Evet, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminden kalma buhar makineleri, motorlar, sanayi makineleri, fabrika sistemleri ve mekanik cihazlar gibi sanayi ürünleri ise ziyaretçilerin yoğun ilgisine mazhar oluyor. Elbette ki mini tren, denizaltı gezisi ve etkileşimli bilim köşeleri çocukların keyifle vakit geçirirken bilgi edinmesini de sağlıyor.
GÖRÜLMESİ GEREKENLER
Bence önce 1944 yılında ABD'de yapılmış, 1970'lerde Türk Donanması'na katılmış olan TCG Uluçalireis Denizaltısını görebilirsiniz. Hatta içine girip denizaltı yaşamını bizzat deneyimleyebilirsiniz. Oradan çıkıp 1952’de İngiltere’de yapılmış ve uzun yıllar İstanbul’da şehir hatları vapuru olarak kullanılmış olan Fenerbahçe Vapurunu ziyaret edebilirsiniz.
Sırada buharlı lokomotifler ve tren vagonları var. Eminim ki müzenin demiryolu bölümündeki Osmanlı'dan kalan Alman yapımı buharlı lokomotifler ilginizi epey çekecektir.
Hele de klasik araba tutkunları için nostaljik otomobiller koleksiyonu mutlaka görülmelidir. Rolls-Royce, Ford, Mercedes, Cadillac gibi klasikler adeta büyüleyecektir.
Teknoloji ilerledi günümüzde ama o ilk modeller hiç unutulmaz…
Eski daktilolar, ilk radyolar, ilk bilgisayarlar… İnsan buradaki cihazları görünce vay be nereden nereye demeden kendini alamıyor…
Hele o Endüstri Devrimi’nden kalan nostaljik makineler… Eski sistem (James Watt) buhar makineleri hele de o kokusu adeta hâlâ üzerinde eski matbaalar… Ya eski teraziler, ölçüm cihazları, gemi çıpaları…
Bunların hepsi bir yana bir de nostaljik dükkanlara ve atölyelere doğru gidince, sanki berber dükkânına, saatçi atölyesine, bakkallara sahiden gitmiş gibi olursunuz. Mekanik oyuncaklar, küçük tren turu, bilimsel deneyler çocuklar için hem eğlenceli hem eğiticidir.
Müze, pazartesi hariç haftanın her günü açıktır.
Daha yeni gittim ve bir buçuk saate yakın gezdim. İnanın hiç sıkılmadım.
Bi’ ziyaret edin derim…