İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İsrail’in gölgesinde Terörsüz Türkiye’ye doğru

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İsrail’in İran’a yönelik son saldırılarıyla yeniden alevlenen Ortadoğu denklemi, bize bir gerçeği bir kez daha hatırlattı: Terörden arındırılmış, milli mutabakatla örülmüş bir Türkiye hayali artık bir temenni değil, bir beka meselesidir. Üstelik bu mesele, yalnızca iç güvenlikle sınırlı değildir; coğrafyamızın her köşesine sızmış emperyal senaryoların, vekâlet savaşlarının ve etnik fitillerin gölgesinde yürütülen büyük bir varoluş mücadelesidir.

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Suriye’de açılan jeopolitik boşluk, Türkiye için bir kırılma ânıydı. O dönemde bazı çevrelerce “tarihi fırsat” olarak sunulan ayrılıkçı açılımlar, aslında Türkiye’yi parçalı bir yapıya sürükleme senaryosunun ilk perdesiydi. O perde yeniden açılmasın diyedir ki bugün, terörle mücadele artık yalnızca güvenlik politikalarının değil, aynı zamanda toplumsal sözleşmenin, milli birlik tahayyülünün ve hatta diplomatik duruşun bir parçası hâline gelmiştir.

İSRAİL: BÖLGESEL TETİKÇİ Mİ, KÜRESEL TAŞERON MU?

Sorulması gereken can alıcı soru şudur: İsrail, terörsüz Türkiye idealinin önünde bir engel midir?

Cevap, gün gibi ortadadır. İsrail’in, Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın türev yapılarıyla geliştirdiği temas, artık bir söylentiden ibaret değil, diplomatik ve askeri sahada doğrulanmış bir olgudur. Öcalan’ın satır aralarında bile yer bulan İsrail’e yönelik hayranlık, sadece ideolojik bir sempati değil; bir ortak menfaatler dizgesinin yansımasıdır. Kürtlere bir “devlet hayali” empoze eden bu yaklaşım, yalnızca Türkiye’yi değil; İran’dan Irak’a, Suriye’den Lübnan’a kadar tüm bölgeyi dizayn etme arzusunun parçasıdır.

İsrail’in bu uğurda yıllardır sergilediği diplomatik manevralar, ekonomik nüfuz ve askeri provokasyonlarla örülü strateji, Türkiye’nin yükselen gücünü erken safhada budamaya matuftur. Ve evet, artık saklanmayan bu niyet, İsrail’i sadece bir devlet değil, bölge halklarının geleceği için bir tehdit hâline getirmiştir.

DEVLETİN GÖĞSÜNDE AÇAN ORTAK VİCDAN MİLLİ MUTABAKAT

Tam da bu sebeple, “Terörsüz Türkiye” ideali, yalnızca devlet aklının değil; millet vicdanının da ortak hedefi olmalıdır. Bu hedefe ulaşmak, ancak geniş bir toplumsal seferberlikle mümkündür. Ekim ayında yapılan çağrıyla başlayan süreç, yalnızca teröre karşı değil, aynı zamanda emperyal kurgulara karşı da bir meydan okuma anlamı taşıyor.

Bu noktada Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri, sürecin ruhunu tarif eder niteliktedir:

“Milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kasteden hiçbir senaryoya, hiçbir oyuna geçit vermeyeceğiz. Türkiye’yi yeniden bir terör bataklığına sürüklemek isteyenlere fırsat tanımayacağız.”

Bu irade, yalnızca devletin kararlılığını değil, milletin her ferdinin hassasiyetini de içine alan bir topyekûn direniş çağrısıdır. Bu çağrının ete kemiğe büründüğü mecralardan biri, Sivil Dayanışma Platformu’nun başlattığı “Türkiye Sohbetleri”dir. Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye Yüzyılı vizyonunu gündeme taşıyan bu buluşmalar, sivil iradenin sürece entegre olmasının yolunu açmaktadır.

Bu çabaya bir başka güçlü katkı da MHP’den gelmektedir. Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin liderliğinde başlatılan “Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik” temalı “Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları”, süreci toplumsallaştırma adına tarihî bir misyon üstlenmektedir. Bahçeli, bu sürece ilişkin yaptığı çağrıda şöyle seslenmiştir:

“Türk milleti bir bütündür, ayrılmaz bir kardeşlik harcıyla yoğrulmuştur. Terörle mücadelede geri adım yoktur. Türkiye’yi bölmeye çalışan iç ve dış mihraklara karşı milli bir duruş sergilemek her vatan evladının görevidir.”

81 ilde gerçekleştirilecek olan bu buluşmalar, yalnızca birer toplantı değil, bir ortak aklın ve müşterek kader bilincinin yeniden inşasıdır. Şüpheyle yaklaşan zihinlerin berraklaşacağı, gönüllerin birbirine yaklaşacağı bu süreç, devletin başlattığı güvenlik hamlesinin toplumsal karşılığını tahkim edecektir.

7 EKİM’LE DEĞİŞEN COĞRAFYA VE YENİ TÜRKİYE

7 Ekim 2023 sonrası İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırgan politikaları, onun bir “terör devleti” olarak temayüz ettiğini göstermiştir. Bu gelişme, sadece Filistin için değil, tüm bölge halkları için bir turnusol işlevi görmüştür. İsrail’in ayrılıkçı hareketlere verdiği açık-gizli destek ve istikrarı baltalayan adımları, bölgeyi yeniden ateş çemberine çekme niyetinin ifadesidir.

Bu nedenle Türkiye’nin kendi sorunlarını kendi kapasitesiyle çözmesi, sadece bir iç başarı değil, aynı zamanda bölgesel bir manifestodur. Türkiye, bu süreçte rol model olabilecek tek ülkedir; çünkü hiçbir küresel efendinin kucağında değil, milletin iradesiyle yol almayı seçmiştir.

Ancak bu irade, sadece devlet katında değil, halk katında da tahkim edilmelidir. Sabote edilmeye açık her sürecin, dış aktörlerce araçsallaştırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda, “Terörsüz Türkiye” ideali yalnızca bir güvenlik politikası değil; aynı zamanda bir medeniyet tahayyülüdür. Bu tahayyülün mayası ise, toplumsal farkındalık ve ortak tarih bilincidir.

Bugün İsrail’in gölgesinde beliren her tehdit, aslında bize kendi güneşimizi parlatmamız gerektiğini fısıldıyor. Terörsüz bir Türkiye, yalnızca sınırların değil, zihinlerin de özgürleştiği bir Türkiye olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için yürütülen her çaba, yalnızca bir güvenlik stratejisi değil, aynı zamanda bir gelecek inşasıdır.

Ve unutulmamalı: Terörsüz bir Türkiye mümkündür. Yeter ki bu ideali sadece devletten beklemeyelim; sivil aklı, siyasi iradeyi ve toplumsal vicdanı aynı potada buluşturalım.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...