Pera Palas…
Bugün sizlere Pera Palas’tan bahsetmek istiyorum.
Bence etkileyici bir hikayesi var.
Pera Palas, İstanbul’un Beyoğlu semtinde, Tepebaşı’ndaki meşhur Meşrutiyet caddesinde, 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’nin artık yüzünü Batı’ya çevirdiğinin göstergelerinden biri olarak inşa edildi.
Mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan yapı, dönemin teknik ve estetik anlayışını bir araya getirdi. Neoklasik dış cephe, taş işçilik ve simetrik plan, yapının anıtsal yönünü öne çıkarmaktadır. İç mekânlarda art nouveau etkileri görülürken, giriş holünden üst katlara kadar uzanan merdivenlerin, dökme demir korkulukların, vitray pencerelerin, kristal avizelerin, yüksek tavanların ve mermer döşemelerin dönemin malzeme ve zanaat kalitesini gayet iyi şekilde yansıttığını ayrıca asansör sistemiyle donatılan yapının, elektrikli aydınlatma ve merkezi ısıtma özellikleriyle dönemin şartlarının ötesinde olduğunu söyleyebilirim.
1892 yılında tamamlanan yapı, aslında Orient Ekspresi’nin İstanbul’a kadar uzanmasıyla birlikte ortaya çıkan konaklama ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmıştı. Bu yeni ulaşım hattı, diplomatik temsilcilerden gazetecilere, iş insanlarından yazar ve sanatçılara kadar birçok ismi şehre taşıdı. İstanbul’da Batı normlarına uygun konaklama olanağı bulunmuyordu. 16'sı süit olmak üzere 115 odası ile Pera Palas, bu ihtiyaca cevap veren ilk sivil otel olarak bilinmeye başladı.
Pera Palas 2005 yılına kadar Süzer ailesindeydi, Hasan Süzer vefat ettikten sonra çocukları Kalkavan ailesine sattı. 2005-2010 yılları arasında onlarda kaldı. 2010 yılında Demet Sabancı Çetinkaya tarafından Kalkavanlardan satın alındı ve kapsamlı bir restorasyon sürecinden sonra yeniden açıldı.
Pera Palas’ın ünlü konukları arasında Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kral VIII. Edward, Kraliçe II. Elizabeth, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Şah Rıza Pehlevi, Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, General Franz von Papen, Alfred Hitchcock, Pierre Loti, Jacqueline Kennedy, Ernest Hemingway, Cicero, Mikis Theodorakis gibi isimler yer almaktadır.
“KÜÇÜK AVRUPA”
“Küçük Avrupa” olarak bilinen otel, kültürel faaliyetlere ve sosyal aktivitelere, siyasî müzakerelere, diplomatik görüşmelere, sanat çevrelerinin buluşmalarına ev sahipliği yaptı. Ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde yapının kullanımı kesintiye uğramadı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 101 numaralı odada kaldığı günler, bu yapının tarih içindeki sürekliliğini gösteren en belirgin örnektir.
Ayrıca ünlü polisiye romanı yazarlarından Agatha Christie, 1926 ve 1932 yılları arasında birçok kez Pera Palas’ta konaklamış ve en ünlü romanlarından “Doğu Ekspresi’nde Cinayet”i, buradaki 411 numaralı odasında yazdığı bilinmektedir.
Pera Palas’ta çekilen diziden de bahsetmek gerekir. “Pera Palas'ta Gece Yarısı”, senaryosunu Elif Usman'ın kaleme aldığı, dram ve tarihi türündeki internet dizisi, Charles King'in “Midnight At The Pera Palace” kitabından uyarlanmıştı. Yönetmenliğini Emre Şahin’in ve Nisan Dağ’ın üstlendiği yapımda, başrolü Hazal Kaya, Tansu Biçer ve Selahattin Paşalı oynadı. Zaman geçişleri üzerine kurgulanan dizi toplam on altı bölümden oluşan iki sezondur ve senaryosu kısa şöyledir: Genç gazeteci Esra, yazı yazmak için gittiği Pera Palas Oteli’nde gizemli bir odanın 1919’a açıldığını keşfeder. Bir anda kendini Atatürk’e karşı planlanan siyasi bir komplonun ortasında bulur. Otel müdürü Ahmet’le tarihi korumaya çalışırken, Halit’le tanışması her şeyi birbirine karıştırır.
Bu arada belirteyim ki bu internet dizisini izlemiştim, izlemek isteyenlere tavsiye edebilirim.
Günümüzde bu otel kültürel programlara, tarihî içerikli seminerlere ve özel sergilere olanak sağlar.
Ayrıca otelin içindeki, yıllar boyunca İstanbul aydınlarının buluşma noktası olan Orient Bar, canlı müzik keyfi ile saatler süren koyu sohbetlerin de ev sahibi olmaya her an hazırdır.
Esenlikle kalınız…