Ölü doğan fanatizme karşı yaşatan öz bilinç
Geçenlerde bilinç üzerine bir konuşmayı dinlerken yorumlar sığ bir şekilde hep felsefe üzerinden dönüyor ve akıldan öteye geçmiyordu. “Bilinçli insan nasıl olur?” sorusu farklı zihinlerde ve uzak düşüncelerde cevabını ararken esasında ben cevabı çoktan bulmuştum.
Bilinçli insan üzerine bir örneklemde bulunmak gerekirse Filistinli Müslümanlar zirvede yerini koruyor diyebilirim.
Bilinç eşittir tecrübe...
Bilincin içini dolduran, insanın hayatta yaşadığı tecrübelerdir, tecrübelerinden ders alan kişinin bilinci açıktır ve tehlikelere karşı daha temkinlidir.
Bir grubun bilinç seviyesi ne kadar düşükse onu harekete geçiren fanatiklik de o kadar büyüktür. Fanatik olmanın körü körüneliğine karşı tecrübeyle sabit olan bilinç olmazsa olmaz…
Tüm dünyanın son iki yılına daha fazla şahit olduğu Filistin’deki soykırım esasından 70 yıldır devam eden bir mesele…
Zulüm, işgal, tehdit, şantaj ve ölüm kusan terörü bir asra yakın bir zamandır tecrübe etmiş Müslümanların bugünkü aleme ibretlik direnişlerinin beslendiği kaynak hiç şüphesiz öz bilinçleridir.
Bu sebeple; biri hapsedilebilir, biri şehit olabilir, bir diğeri aileye destek olur aynı zamanda vatanı da korur düşüncesiyle birden çok çocuk dünyaya getirmekteler. Bu bilinç; yok etmek üzere konuşlanmış düşmana karşı var olmanın önemini vurgular nitelikte…
Bilinçliler...
Biliyorlar ki İsrail verdiği sözde durmayan ve Müslümanları hayvan olarak nitelendiren cani ve haydut bir sözde devlet... Ve bu sözde devletle iki devletli çözümün mümkün olmadığına eminler.
Bilinçliler...
Gazze’de kıtlığın son raddeye gelmesine, bıçağın kemiğe dayanmasına rağmen mahrumiyetin ve mağduriyetin sınırlarının hiç olmadığı kadar aşıldığı zamanda bir adım geri atmamakta kararlılar.
Bilinçliler...
Siyonizm’in, tüm dünya uluslararınca dışlanan bir yapıya bürünmesi ve İsrail terör devletinin hiç olmadığı kadar sonuna gelindiğinin farkındalığıyla özgürlüğün arefesindeler.
Bilinçliler…
Sadece yaşça büyükleri değil 7’sinden 70’ine herkesin bilinçli olduğu bir Filistin gerçeği, İsrail tarafından kamuoyuna nükseden tüm yanılgı algı ve kara propagandaları silip süpürmektedir.
Uluslararası birçok medyanın İsrail tarafından verilen kayıpları gündeme taşımaması ve İsrail’in neredeyse tükenmiş tarafını perdeliyor olması izleyenleri umutsuzluğa sevk edebilir ama bilincini gerçek üzerinden yöneten Filistinliler vazgeçmedilerse
emin olun ki kaybetmediler.
İsrail hapishanelerinde işkence gören esirlerden tutun da sahada Siyonistlerin terörü ile birebir mücadele edenlere kadar hepsi; birgün İsrail tarafından işgal edilen topraklarını yeniden alabilmenin ve insanca yaşamanın umudu içinde…
Ödenen ağır bedellerle geçen hüzün yıllarının, miraç misali bir yükselişe gebe olduğu tüm inananların malumu…
Neyin içinde olduğunun, kimle savaşdığının, ne uğruna mücadele ettiğinin bilincinde olan insan sanmayın ki yalnız…
Bugün Filistin’de Gazze’deki Müslümanların farklı din, dil, ırktan insanlar tarafından desteklenmesi de yalnız olmadıklarının bir emaresi…
Bilinci açık olan insan; geçmişten bugüne yaşadığı tecrübeleri, kazançları, kayıpları, geldiği noktayı doğru tahlil eder ve kazancı kaybından daha büyüktür, öyle ki; yumruğu demirden, yüreği çeliktendir.
Bilinçli insan, enerjisini sorgulamaya harcamaz. “Neden, nasıl, niçin” sorularıyla zaman kaybetmez. Tecrübe pratiğe derhal dökülür. Bu sebeple bilinç, aynı zamanda dinamik bir yaşamın da anahtarıdır.
Unutmamalı... “Unutursak kanımız kurusun!” denilen acılar, ihanetler unutulmamalı, dünyalık mahrumiyetlerin gölgesinde bırakılmamalı... Bir de üstüne gaflet eklenerek öz bilinç yok edilmemeli…
Bilinç, insanı insan yapan en hayati melekedir. Bu gerçekliği anlamak için; gözleri vardır gören, kulakları vardır işiten, kalpleri vardır kavrayan ve hayat hakkı ellerinden çalınanlara bakın yeter!
Ölü doğan fanatizm anarşisine karşı yine, yeniden doğan ve yaşatan öz bilinçle...
Sağlıcakla kalın.