İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İsrail bir tehdit ama panik değil hazırlık şart

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İsrail’in son dönemdeki saldırgan tutumu, “serseri mayın” benzetmesini haklı çıkarıyor. Gazze’ye aralıksız saldırılar, Suriye’ye ve başka ülkelere yönelik operasyonlar, bölgede sürekli bir huzursuzluk kaynağı. Ancak bu manzaraya bakarken sadece kaygıya kapılmak yetmez; akılcı bir hazırlık ve sağlam bir strateji de gerekir.

MEDYA VE AKADEMİ ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN OPERASYONLAR

Bugün Türkiye’ye dönük saldırılar sadece roketlerle ya da diplomatik çıkışlarla yapılmıyor. Uluslararası medya ve akademi, Türkiye’ye dair olumsuz algılar üretmek için yoğun çaba içinde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak Türkiye’yi “otoriterleşen, Batı’dan kopan bir ülke” gibi göstermek, psikolojik zeminin en önemli parçası. Çünkü Erdoğan’ın kararlı ve güçlü liderliği, sadece Türkiye’yi değil, bütün bölgeyi yeni bir dengeye taşıyor. Bu yüzden Batı’da ve İsrail’de en büyük korku, Erdoğan liderliğinde bağımsız bir Türkiye’nin etrafında bölgenin yeniden örgütlenmesidir.

İÇERDE BİRLİĞİ GÜÇLENDİRMEK

Böylesi bir tabloda en önemli mesele, Türkiye’nin içerideki fay hatlarını kapatmasıdır. Demokratik tartışmalar elbette doğaldır; ama güvenliğin sınandığı bir dönemde kısır çekişmelerin ülkeyi felce uğratmasına izin veremeyiz. İç barış, adalet ve toplumsal kapsayıcılık, dış tehditlere karşı en sağlam kalkandır. Erdoğan’ın sürekli vurguladığı “birlik, beraberlik ve kardeşlik” çağrısı, bugün stratejik bir zorunluluktur.

GÜÇLÜ LİDERLİK VE BÖLGESEL ÖRGÜTLENME

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, yalnızca kendisini savunmakla kalmıyor; aynı zamanda bölgenin kaderini de yeniden şekillendiriyor. Ortadoğu’dan Balkanlara, Kafkasya’dan Afrika’ya kadar birçok coğrafyada Türkiye’nin etkinliği artıyor. Bu etkinlik, mazlum halklara umut olurken, küresel güçlere de korku salıyor. Bugün yapılması gereken, coğrafyanın Türkiye’nin merkezinde örgütlenmesidir. Çünkü Erdoğan’ın liderliğinde kurulacak bu birliktelik, sadece bölgeyi değil, dünya düzenini de adalet ve dengeye taşıyabilecek potansiyele sahiptir.

CAYDIRICILIK VE HAZIRLIK POLİTİKALARI

Türkiye’nin askeri kabiliyetleri, istihbarat ağları, siber güvenlik kapasitesi ve kritik altyapı koruması gözden geçirilmeli. Ancak caydırıcılık sadece silah gücüyle olmaz. Ekonomik dayanıklılık, diplomatik bağlantılar ve bölgesel iş birlikleri en az askeri hazırlık kadar önemlidir. Erdoğan’ın öncülüğünde Türkiye, son yıllarda hem savunma sanayiinde yerlileşme adımları atmış hem de çok boyutlu diplomasi anlayışını güçlendirmiştir.

DİPLOMASİ VE İLETİŞİM STRATEJİSİ

Uluslararası alanda etkili bir iletişim stratejisi hayati önemdedir. Türkiye, haklarını kararlılıkla savunurken gereksiz kutuplaşmalardan uzak durmalı. Bölge ülkeleriyle dengeli ilişkiler kurmak ve Batı ile yapıcı diyalog kanallarını açık tutmak, yalnızlığa mahkûm olmamak için zorunludur. Erdoğan’ın şahsında oluşan siyasi irade, Türkiye’yi bu zorlu dönemde ayakta tutan en önemli unsurdur.

GEÇMİŞTEN DERS GELECEK İÇİN İRADE

Osmanlı geçmişi kimi zaman idealize edilerek bugüne taşınıyor. Oysa asıl mesele, geçmişten ders çıkarmak ve bugünümüzü daha adil, daha güçlü kılacak kurumları inşa etmektir. Erdoğan’ın vizyonu, bu tarihsel mirası yeniden bir medeniyet iddiasına dönüştürmektedir. Bu medeniyet iddiası, içte adalet ve dışta saygı üzerine yükseldiğinde, bölge ülkeleri için de cazibe merkezi olacaktır.

PANİK DEĞİL DAYANIŞMA ZAMANI

Panik güçsüzlüğün işareti, hazırlık ve akıl ise güçlülüğün göstergesidir. Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya parçalanarak dış baskılara boyun eğmek ya da Erdoğan’ın güçlü liderliğinde birlik içinde geleceğe güvenle yürümek. Bugün siyasi farklılıkları bir kenara bırakıp, hep birlikte ülkemizi savunacak, onurlandıracak ve dünyada adil bir aktör olarak konumlandıracak bir rota izlemeliyiz. Bunun zamanı, mazeret üretmenin zamanı değil; dayanışma, akıl ve cesaret zamanıdır.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...