Masada sadece güç değil, vicdan da konuşacak!
Hakan Fidan, Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesi Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda Türk dünyasının geleceğine dair öyle bir çıkış yaptı ki; bence bu, sadece bir ülkenin strateji değişikliği değil; bütün bir coğrafyanın yüksek ahlaki bir çağrıya uyanışıydı.
Fidan, aslında hepimizin içinden geçen isyanı dillendirdi.
Ne miydi o isyan?
Uluslararası ilişkilerin kural kitabını yazan o üç köhne zihniyet:
Rekabet, teslimiyet ve hâkimiyet...
Yıllardır bu zehirli üçgen yüzünden dünya, ya sürekli birbirini yiyor ya da birilerine boyun eğmek zorunda kalıyor.
Sonuç?
Gazze’den Kafkaslara uzanan devasa bir ahlaki ve insani çöküş...
ZEHİRLİ OYUNUN DIŞINA ÇIKMA VAKTİDİR
İşte Fidan'ın konuşmasının bam teli tam da burada: Biz bu toksik oyunun dışına çıkıyoruz!
Yeni ilke çok net:
Artık sadece jeopolitik çıkar değil, iş birliği, istikrar, daha insani, daha ahlaki ve en önemlisi herkesin faydasına olan bir dış politika...
Bu, diplomatik bir jargondan ibaret değil; güç siyasetinin vicdan sınavından geçme kararı...
Neden mi?
Çünkü eski usul güç siyaseti, yani ideolojik körlükle hareket eden o hâkimiyet zihniyeti, günümüzün hiçbir sorununu çözemiyor. Tam tersine, problemleri büyütüyor ve kutuplaştırıyor.
Fidan, Türk Dünyası'nın gücünü artık bir tehdit aracı olmaktan çıkarıp, güven ve ortak refahın teminatı haline getirdiğini söylüyor.
TÜRK DÜNYASI KÜRESEL VİCDANIN LİDERİ OLABİLİR
Fidan, bu ahlaki duruşu TDT üzerinden perçinledi. Türk Dünyası'ndaki meslektaşlarına çağrısı çok açıktı: “Birlikte hareket edelim, dünyaya tek sesle hitap edelim.”
Ancak bu bir araya geliş, sadece bir bölgesel kas gösterisi olamaz. Bu birlik, bölgesel barışı ve istikrarı sağlamak için kullanılacak ahlaki bir araç olmalıdır.
Kıbrıs Türk halkının maruz kaldığı haksız izolasyonun kaldırılması çağrısı, bu stratejinin en somut göstergesi...
Bu çağrı, aramızdaki bağların sadece kültürün soluk bir imzası olmadığını, aksine derin bir vicdani sözleşme olduğunu haykırıyor. Çünkü kardeşimiz, aynı göğün altında canımızdan bir parça haksızlığın pençesinde kıvranırken, bizim için sessizlik, ahlaki bir ihanettir.
KAZAN-KAZAN'IN ÖTESİNDEKİ BÜYÜME
Fidan'ın bu vizyonu, basit bir stratejik öngörünün çok ötesinde bir şeye işaret ediyor: Türk Dünyası, jeopolitik krizlerle baş etme yeteneğini kökten dönüştürüyor.
İnanın bana, bu "ahlaki dönüşüm," kısa vadede siyasi kazanımlar getirse de, asıl faydası bambaşka yerde ortaya çıkacak: Zihinsel ve ekonomik sıçrama.
Vicdanı merkeze koyan bir blok, sadece düşman sayısını azaltmakla kalmaz; aynı zamanda içeride yolsuzluğu, liyakatsizliği ve ideolojik dogmatizmi de zayıflatır.
Çünkü dışarıda ahlakı savunan bir yapı, içeride de adaleti uygulamak zorundadır.
Türk Devletleri Teşkilatı, bu felsefeyi tam anlamıyla içselleştirdiğinde, sadece bir ekonomik birlik değil, aynı zamanda bilimde, teknolojide ve sanatta birbirini yukarı çeken bir "erdemler kulübüne" dönüşecektir.
Zira ahlaki güvenin yüksek olduğu yerde sermaye güvende hisseder, yetenekler kalır ve üretkenlik patlar. Fidan'ın sözleri, bize sadece diplomasiyi değil, bütün bir medeniyeti yeniden inşa etme yolunun anahtarını gösteriyor.
Bu anahtara, sadece rekabetten kurtulmakla değil, hiç şüphesiz hakimiyet kurmaktan daha değerli bir vizyonun peşinden gitmekle ulaşılabilir!
Sizce de bu, coğrafyamızın beklediği o büyük ve onurlu çıkış değil mi?