Yenilmezlik miti çöktü: Gazze’de İsrail’in mağlubiyeti
Amerika'nın, Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin yoğun diplomatik baskısıyla nihayet masaya konan o aşamalı Gazze anlaşması, aslında İsrail'in "mutlak zafer" hedefinin tamamen çöktüğünü dünyaya ilan eden bir belge...
Diplomasi masası kurulurken, İsrail'in iki yılı aşkın süredir devam ettirdiği soykırım projesinin de fişi çekildi. Bu anlaşma, arabulucu devletlerin, özellikle de Türkiye'nin sarsılmaz garantörlük iradesi sayesinde mümkün oldu.
Peki, tüm bu kargaşanın sonunda asıl soru şu: İsrail, bu planla kazançlı çıkma ihtimalini yitirdi mi? Gelin, bu çetrefilli hesabı masaya yatıralım.
SIFIR KAZANÇ VE İTİBAR KAYBI
İsrail cephesinden bakıldığında, tablo tam bir hüsran ve kayıp defteri... Son sistem teknolojiyi elinde tutmasına rağmen İsrail'in temel hedeflerini gerçekleştiremeyeceği artık su götürmez bir gerçek..
Toprak ve Yönetim Hayalleri Köreldi: İki yıllık yıkıma rağmen, İsrail'in Gazze yönetiminde ne şimdi ne de gelecekte bir söz hakkı olması mümkün görünmemekte... Türkiye'nin garantörlüğündeki görev gücü gözetimi, İsrail'in Gazze üzerinde kalıcı bir sahiplik elde etme planını kesin olarak bitirdi.
Askeri Çaresizlik Siyasi Maliyete Dönüştü: İsrail ordusu Hamas'ı yok etme hedefine ulaşamadı, tünelleri tamamen imha edemedi ve esirleri güçle alamadı... On binlerce askerin kaybı, sakat kalması veya psikolojik travma yaşaması, ülkenin insan ve moral rezervlerini onarılamaz biçimde tüketti. Demir Kubbe'nin bile anlatıldığı efsanevi gücü sorgulanır hale geldi.
Küresel Dışlanma Süreci Başladı: İsrail'in yaptığı katliamlar ve soykırım eylemleri, uluslararası kamuoyunda kanıtlı bir şekilde teşhir edilmiş durumda... Bu siyasi maliyet, ülkeyi maddi ve manevi olarak yıpratacak, soluğu kesilmiş bir yapıya dönüştürdü.
Soykırımdan Barışa Mecburiyet: İsrail'in bu ateşkese dört elle sarılması, zafer çığlığı değil, uluslararası tecrit ve iç krizden kurtulma çaresizliği... Buradan geri dönüşün olmayacağı Netanyahu’nun da malumu...
HAMAS VE GAZZE: DİRENİŞİN DİRİLİŞ DESTANI
Öbür taraftan, Hamas 7 Ekim'de direnişe başlarken Gazze zaten bir açık hava hapishanesiydi. Bu süreç esasında, Filistin davası için bir varoluş sıçramasıydı.
Açılan Özgürlük Yolu: Şehitler ağır bir bedel olsa da, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da ifade ettiği gibi, Gazze iki sene önceki Gazze’ye dönmeyecek. Gazze’nin önünde ekonomik, ticari ve siyasi anlamda daha bağımsız bir gelecek planlanmakta...
Kırılan Zincirler ve Tarihi Başarı: Yıllardır zindanlarda çürütülen Filistinli tutukluların serbest kalması, sadece soykırım süresi dahilinde bir takas değil, yıllar yılı devam eden zulmün tarihine vurulan büyük bir darbe... Hayat hakkının yeniden kazanılması, Gazze tarihine büyük bir başarı olarak geçecek.
Küresel Vicdanın Alarmı: Gazze artık uluslararası hakların meselesi... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası platformlardaki soykırım vurgusu, Gazze'yi küresel kamuoyunun radarına soktu. Bundan sonraki herhangi bir İsrail saldırganlığı, uluslararası gözetimi anında tetikleyecek.
BÖLGESEL DİNAMİKLERDE DÖNÜŞTÜRÜCÜ KIRILMA
Gazze krizi, bölge ülkeleri arasındaki siyasi ilişkilerde ve güç dengesinde kritik bir değişime sebep oldu.
İSLAM ÜLKELERİNİN KOLEKTİF İRADESİ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Paris toplantısında vurguladığı gibi, Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinin arabuluculuk sürecindeki aktif ve birleşik rolü, bölgesel jeopolitiğin temelini değiştirdi. Bu durum, bölge ülkelerinin artık tehditler karşısında pasif dağılma yerine, tek bir masada oturabilme ve hür bir akılla ortak stratejik kararlar alabilme yeteneğini test etti.
BÖLGESEL TAHKİMATIN İNŞASI
Gazze barışı, bölgesel DNA'nın değişimi olarak yorumlanabilir. İslam coğrafyası, ABD'nin veya diğer büyük güçlerin hegemonyasına bağımlı olmadan, kendi bölgesel güvenlik ve siyasi çıkarlarını tahkim eden (güçlendiren) bir aktör olarak sahnede... Bu, gelecekteki krizlerde İsrail'in karşısında sadece Hamas gücünün değil, birleşik bir bölgesel iradenin duracağının en güçlü kanıtı...
BÖLGESEL YAYILMACILIĞIN ÖNÜ KESİLDİ
Bu meselenin anahtarı, Türkiye ve bölge ülkelerinin aktif rolüyle tetiklenen jeopolitik değişimde diyebilirim. İsrail'in yayılmacılığı sadece Gazze'yi değil, Türkiye'yi de dolaylı olarak hedeflemekteydi. Türkiye, bu süreçte bölge gücünü ve Suriye'deki başarılı politikalarını arkasına alarak İsrail'i sınırından uzak tuttu. Ankara'dan Kudüs'e uzanan garantörlük iddiasıyla, hem kendisine hem bölgeye gerçek bir barışı armağan etti.
SONUÇ
Çatışmanın sonucunda, soykırımın gölgesinde mutlak bir askeri zaferden bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, jeopolitik ve meşruiyet mücadelesinin kazananları ve kaybedenleri netleşti.
İsrail/Netanyahu: Toprak kazanımında başarısız oldu, uluslararası meşruiyetini yitirdi ve kendi propagandasının kurbanı oldu. Diz çöken taraf hiç şüphesiz Netanyahu ve işgalci Siyonist devleti...
Hamas/Gazze: Büyük kayıplara rağmen, uluslararası statü kazandı, bağımsız bir geleceğin kapısını araladı ve küresel vicdanı aktive etti.
Gazze krizi, bölgesel iş birliği ve siyasi iradeyi güçlendirerek kalıcı bir kırılma noktası yarattı. Bu, Orta Doğu'daki güç dengesinin, Batı destekli askeri üstünlükten, bölgesel siyasi irade ve uluslararası hukuka doğru kaydığını göstermekte...
Ez cümle: Savaşın kazananı olmaz evet ama soykırımın kazananı kim olur artık biliyoruz.