Yıllar sonra gelen o güzel tablo: Türk hocalar geri döndü!
Ne güzel şey şu futbolda bazen tarihin tekerrür etmesi…
Yıllar boyu “Alman disiplini”, “İtalyan düzeni”, “Portekiz ekolü” “Brezilya Sambası” diye diye, kendi çocuklarımızı kulüplerin kapısından içeri sokmaz hale gelmiştik.
Ama işte, yıllar sonra tablo değişti:
Galatasaray’da Okan Buruk, Beşiktaş’ta Sergen Yalçın, Trabzonspor’da Fatih Tekke…
Sanki çocukluk kahramanlarımız büyümüş, eve dönmüş gibi.
Okan hocayı görünce hâlâ o 96’daki minik ama inatçı sağ beki görüyoruz;
Sergen sahanın kenarına çıkınca “şimdi kesin bir sihir yapar” diye bekliyoruz;
Fatih Tekke’nin Trabzon kulübesinde oturuşu bile “bu şehir benim” diyor zaten.
Üçü de o kadar “bizden” ki…
Hani soyunma odasında çay demleseler kimse yadırgamaz.
Belki Sergen’in elinde simit, Okan’ın elinde not defteri, Tekke’nin elinde tespih… Ama hepsi aynı şeyi düşünüyor:
“Bu ülkenin futbolu, bu ülkenin çocuklarının elinde güzel.”
Bu güzel tablo, usta gazeteci Attila Gökçe Ağabeyle bir sohbetimizde de dile gelmiş ve bana “gözün aydın, Fatih Tekke de Trabzonspor’a geliyor. Üç büyükler emin ellerde” demişti.
Ama tabii bir köşede her zamanki gibi farklı olmayı seven bir Fenerbahçe var…
Onlar yine “biz Avrupa takımıyız” diyerek, sahnenin ortasına yabancı hoca Tedesco’yu oturttular.
Tedesco da ne yapsın, bir anda kendini Türk futbolunun lunaparkında buldu.
Bir yanda VAR tartışmaları, bir yanda “hocam niye şunu oynatmıyorsun” sesleri…
Adam daha “merhaba” demeden, basın toplantısında “İsmail Kartal geri döner mi?” sorusu…
Hoş geldin Tedesco! Burası Türkiye, burada teknik direktörlük sabır değil, sabır testidir.
Ama işin duygusal tarafı başka.
Bu ülkenin tribünleri, o üç Türk hocada kendini görüyor.
Sergen’in gülümsemesinde biraz mahalle topu,
Okan’ın azminde biraz Anadolu disiplini,
Fatih Tekke’nin kararlılığında biraz Karadeniz fırtınası var.
Ve yıllar sonra Türk futbolu yeniden kendine dönüyor gibi.
An itibariyle de bu durum sıralamaya yansımış. 1. sırada Galatasaray, 2. sırada Trabzonspor ve eksik maçında galip gelirse de Beşiktaş 3. sırada yer alacak
Kim bilir, belki de bu sezonun sonunda şunu söyleyeceğiz:
“Futbolda en büyük transfer, kendi evladına inanmaktır.”
Ve inanın bana, o duygunun değeri hiçbir bonservisle ölçülmez.