Nükleer deneme meselesi: Trump neden bu konuyu açtı?
Trump Asya’dan elinde ticaret anlaşmaları ile dönemedi. Buna rağmen Şi ile yapmış olduğu görüşme, yapay yumuşama havası ve gümrük savaşlarının bir yıl ertelenmesini sağlayacak anlayış birliğine varmaları önemli. Bu aktörlerin henüz birbirine yumruk atacak noktaya erişmediğini (daha o kapasiteye, o maliyetsiz vuruşu yapma lüksüne sahip olmadığını) gösteriyor.
ABD yönetiminin kritik ve akıllı teknolojilerde kullanılacak nadir toprak elementlerinin (NTE) ihracına yönelik sınırlandırmaları bir yıl ertelemesi Washington adına önemli bir süre kazanımı anlamına geliyor. ABD’nin Çin’in olası sınırlandırmalarda yaşayacağı kaybı hiçbir alternatif kaynaktan telafi edemeyeceğine yönelik genel kabul görmüş bir var sayım var. Ama söylemem gerekir ki kimse teknolojik yarışın hızını ve tam anlamıyla ne başarılmak üzere olduğunu bilmiyor. Bu tür belirsiz durumlarda bir yıllık ek süre kazanmak -eğer amacınız teknolojik devrim yapıp, rakiplerinizden üç arş boyu uzağa atlamaksa- çok faydalı olabilir. Çin’in de eli boş kalmış sayılmaz. Gümrük vergilerindeki yüzde 10’luk indirim, vergiler indirilmiş hali bile çok yüksekken, büyük bir kazanım sağlamayacaktır. Fakat Çin, NTE’lere yapmış olduğu yatırımın nasıl bir pazarlık gücü sağladığını, ihracat kısıtlaması stratejisinin ABD’yi saldırgan stratejisini yumuşatmaya ittiğini gördü.
Trump, Çin’in ABD menşeili bazı kritik teknolojilere girişine izin vermiş görünüyor. Yapay Zeka bazlı bu teknolojilere açılan kapıyı bir eliyle tutarken diğer eliyle kapatmayı planlamaktadır Washington. Nasılsa resmi bir anlaşma yapılmadı. Yine de ABD kadar Çin’in de fayda sağladığı bir pazarlıktan söz ediyoruz. Dahası bunu bölge gördü. O yüzden de Trump, ASEAN (Güneydoğu Asya) ve APEC (Asya-Pasifik) hatlarını terk edip, memleketine Cadılar Bayramı kutlamaya döner dönmez, bölge ülkeleri Çin ile ticari anlaşmalar, diplomatik yeni kanalar ve iş birliği platformları kurmak için yarışa girdi.
Hemen belirtelim, gerçek bir yumuşama atmosferinden çok uzağız. Gerçek yumuşama atmosferi, zaman kazandırıcı ara formüllerin yanında ciddi silahsızlanma/silahların kontrolü adımlarını beraberinde getirir. Bugün bu noktadan çok uzağız ve Trump’ın yol üzerinde yapmış olduğu iki açıklama bizi gelecekle ilgili düşünmeye itiyor.
GÜNEY KORE’NİN NÜKLEER DENİZALTILARINA DESTEK
İlk açıklama ikincisinin gölgesinde kaldı. İlk açıklama Güney Kore’nin kendi nükleer denizaltısını inşa etmesi ile ilgili Trump’ın destek açıklaması. Diğeri, hala çok konuşulan, ABD’nin nükleer denemelere geri döneceği açıklaması. İlk açıklamadan başlarsak, Trump yönetimi ilk döneminde Kuzey Kore meselesini nasıl çözeceğiyle ilgili strateji geliştirirken pragmatik bir tansiyon düşürme/ risk yönetme politikası uyguladı. ABD’nin gereksiz yere Kore üzerinden sıkıştırılmasını engelleyip, Çin ile giriştiği o zamanki ticaret savaşına yoğunlaşmayı amaçlıyordu. Ancak o dönem, benim nükleer düğmem- senin nükleer düğmen üzerinden çıkarılıp sonra da yönetilen kriz bir yan etki bıraktı: Kuzey Kore’nin nükleer silahlı devlet statüsü fiilen ABD tarafından tanınmış oldu.
Kuzey Kore ile sürekli pazarlık halinde burun buruna yaşamak zorunda olan Güney Kore’nin böylece pazarlık gücü kısıtlanmış oldu. Ayrıca iki Kore arasındaki tansiyon düşürme-barış-birleşme gibi umutların olduğu ama başarılı olmayan Günışığı Politikasına benzer bir dönemin yaşanmasının güç olduğu da ortaya çıkmıştı. O tarihten itibaren Güney Kore sahip olduğu nükleer teknolojinin üzerindeki kısıtlamaların kalkması için ABD’ye dil döktü durdu. Biden döneminde Filipinler ile Çin arasında ipler gerildiğinde Biden Manila üzerinden Çin’i dengeleme stratejisini daha güçlü bir ayağa oturtmak istedi, lojistik zorunlulukları da dikkate aldı ve Filipinler’in korunması adına Güney Kore’ye teknoloji transferi yapılabileceğini ima etti.
Bugün Trump’ın ziyareti sonrası Güney Kore, birbirine zıt renkte iki yumağı bir arada dokuyor gözüküyor. Bir yandan Çin ile kurduğu iyi/iyileştirilmiş ilişki üzerinden Kuzey Kore’yi dengelemek ve Yarım Ada’nın nükleer silahsızlanmasını sağlamak için diplomatik çaba sürdürüyor. Öte yandan ABD’den Güney Kore’nin üzerindeki uranyum zenginleştirmesiyle ilgili kısıtlılıkları kaldırmasını talep ediyor. Washington’un yatay nükleer yayılma konusundaki görüşleri malum, geçtiğimiz yaz İran’ın kafasına bomba inmişti. Güney Kore, Trump’ın ortak üretim (ABD-Güney Kore-Filipinler) çerçevesinde açıkladığı nükleer denizaltılar için gerekli olan yakıtı kendi imkanları ile Güney Kore’de üretmek ve Kore yarımadasının sularını korumak gibi bir planı ABD’nin önüne koydu.
Nükleer zenginleştirme ve yeniden işleme teknolojisi ile ilgili kısıtlar konusunda bir açıklama yapmasa da ABD’nin nükleer denizaltı teknolojisini Güney Kore ile paylaşacağını söylemesi önemli bir adım. ABD, bu teknolojiyi önüne gelenle paylaşmıyor, hatta genelde çok cimri takılıyor, hepimiz biliyoruz. Rejime dayalı ve kimi zaman ABD’nin zor kullanarak uyguladığı nükleer statükoda Washington, nerelerde esneklik gösteriyor, çok dikkatle izlenmeli.
NÜKLEER DENEMELERE GERİ DÖNÜŞ AÇIKLAMASI
İkinci açıklama o kadar sansasyoneldi ki Kore ile ilgili netleşme sağlanmadan gündemde ilk sırayı aldı. Trump, Şi ile buluşmadan önce ABD’nin nükleer denemelere geri döneceğini söyledi. Washington, Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması (CTBT)’yi imzalamış ama onaylamamış bir devlet olduğundan bu tür bir açıklama, özellikle de günümüzün şartları düşünüldüğünde, çok da sürpriz bir açıklama değil. Nükleer silahlanmanın dikey ayağı oldukça hareketli. Stratejik dengenin tarafı olan ABD ve Rusya Federasyonu, daha sonra da Çin stratejik nükleer kapasitelerini geliştiriyorlar. ABD’nin son yayınladığı savunma planlama belgelerinde Washington’un stratejik nükleer kapasitesini geliştirmesinin bir gereklilik olduğu da vurgulanıyor.
Yine hatırlanacaktır, Pentagon yakın zamanda Çin Askeri Güç Raporu yayınlamış ve Beijing’in hızla nükleer kuvvetlerini güçlendirdiğini not etmişti. Rusya’nın CTBT’ye yönelik onayını 2023’de geri çektiğini, Yeni Start Anlaşması’nın uygulanmasını askıya aldığını biliyoruz. Yani dikey nükleer silahsızlanmanın şeffaflık ve denetimi sağlayan iki taraflı ve çok taraflı anlaşmalarda sorunlar vardı, bu sorunlar alarm zillerini çaldırıyor, büyük güçlerin örtülü stratejik bir silahlanma yarışı içerisinde olduğunu gösteriyordu. Mesele şu, ABD, nükleer silah kapasitesini geliştirmeye ihtiyaç duyabilir ama günümüz koşullarında yer-üstü ve yer-altı nükleer denemelere dönmesi ABD için elzem değil uzmanlara göre.
Öyleyse ABD, CTBT’nin altını oyacak, kendi direttiği sıfır-verimli (zero-yielded) nükleer deneme standardının altını oyacak açıklamalar neden yapıyor. Açıklamanın özü, pek çok kişi için, bir mesaj niteliğinde. Zaten Trump da testlere diğer nükleer güçlerin söz konusu meseledeki adımlarına cevaben döneceklerini vurguladı.
RUSYA’YA VE ÇİN’E MESAJ MI?
Açıklamanın Rusya’nın başarılı Burevestnik füze denemesi ve onun etrafında çıkan fırtınadan sonra gelmesi tesadüf değil. Ukrayna savaşı, hep tekrarladığımız üzere basit bir savaş değil ve el yükseltme anları, savaş hala konvansiyonel olsa dahi, nükleer tehdidin kullanılmasına şahitlik ediyor. Tehdit edilenin sadece Ukrayna olmadığını biliyoruz- muhtemelen en rahat hedef alınabilecek alan Ukrayna olsa da. Oreşnik füzeleri de Burevestnik füzeleri de bir süre önce denenen Poseidon torpidoları da Batıyı/Avrupa’yı Rusya’nın nükleer kapasitesi için ulaşılabilir hale getiriyor.
Bu kapasitelere karşı hava savunma ya da denizaltı savunma sistemlerinin başarısı ise hala tartışmalı. Gerasimov ifade etmek istemese de Burevestnik denemesinin nükleer bir deneme olduğunu kameralar karşısında ısrarla ve ballandıra ballandıra Putin ifade etti. Ertesinde Belçika başbakanı ile Medvedev arasında bir nükleer vuruşma anında kim yeryüzünden silinir tartışması yaşandı. Böyle bir nükleer karşılaşmadan hem Rusya’nın hem ABD’nin çok kaybedeceği şey var, ama hepimiz biliyoruz ki Avrupa’nın kaybedecekleri çok daha fazla. Nükleer caydırıcılık konusunda ise yapabilecekleri çok fazla bir şey yok, NATO/ABD’ye bakmak dışında. Bu nedenle Trump’ın “testlere geri dönüyoruz” açıklaması tıpkı ABD nükleer denizaltıları Rus kuvvetlerini gözlüyor açıklaması gibi caydırıcı nitelikte bir el yükseltme olarak okunabilir.
Yumruğu sıktığınız ve görünür hale getirdiğiniz zaman yumukları yere indirip boks eldivenlerini çıkartabileceğiniz gibi, uygun koşullarda karşınızdakine bir tane patlatabilirsiniz de. Koşulların uygunlaşıp uygunlaşmadığını ise teknoloji yarışının gidişatı belirleyecek. Herkes (ABD, Çin, Rusya) canını dişine takmış stratejik dengedeki statükoyu bozup yumruk atmaya müsait bir atmosfer yaratacak teknolojik devrimi bekliyor. O devrim gerçekleşinceye kadar nükleer/konvansiyonel caydırıcılık ve konvansiyonel savaş oyunu oynanmaya devam zaten. Yaşanıp yaşanmayacağı belirsiz o devrim anına kadar o yüzden taraflar tam olarak temkini elden bırakmıyorlar.
Mesela Rusya askıya aldığı Yeni Start Anlaşmasının mevcut sınırlamalarla bir yıl kadar uzatılmasını önerdi. Bilindiği üzere Şubat 2026’da Anlaşmanın zamanı doluyor. Trump, Putin’in önerisine “çok güzel bir fikir” dedi, fakat fikrin kabul edildiğine dair resmi bir açıklama yapmadı. Dahası hemen hemen bu öneriden 1-2 gün sonra nükleer denemelere geri dönüş sinyali verdi. Bazı uzmanlara göre Putin’in bulduğu akıllıca ara çözümlerin Rusya’ya zaman kazandıramayacağını göstermek istiyor.
Kimi uzmanlar ise Trump’ın son nükleer mesajının adresinin Şi olduğunu düşünüyorlar. Çeşitli istihbarat raporlarına göre Çin, reaksiyon tetiklemeden küçük çapta nükleer denemeler yapıyor. ABD, açıkça nükleer denemelere dönerse, Çin’in ABD örneğini izlemesi an meselesi olacak. Çin stratejik dengede geri sıralarda ama hızla kapasitesini artırıyor.
Beijing, ikili anlaşmalarla bağlı olmadığından ve ayrıca ABD ile Rusya arasında rekabet stratejik seviye devam ettiğinden Washington’un Çin üzerinde bu konuda baskı oluşturma şansı çok güçlü değil. Trump, bağlantılar (linkage) üzerinden Beijing’i stratejik konularda uzlaşmaya teşvik etmeye çalışıyor. Soya fasulyesi tavizini kurtarmak kolay ama Washington nükleer görüşmeler konusunda, savurduğu testlere yönelik tehdide rağmen, Çin’den bir şey elde edememiş görünüyor.