Fenerbahçe’nin gizli düşmanları
Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde deplasmanda Viktoria Plzen ile karşılaştı ve Hollandalı hakem Allard Lindhout’un tartışmalı yönetimi sonucu sahadan beraberlikle ayrıldı..
“Yanlı” diyoruz, çünkü bu hakemin performansı adeta bir gün önce Galatasaray’ın Ajax’ı deplasmanda farklı skorla mağlup etmesinin intikamı gibiydi..
Maçın ilk dakikasından son saniyesine kadar tüm takdir haklarını Çekya ekibi Viktoria Plzen lehine kullanan hakem, verdiği ve vermediği kararlarla Fenerbahçe’nin galibiyetini elinden aldı..
Özellikle son dakikalarda yaşanan pozisyon, maçın kırılma anıydı..
VAR’a çağrılmasına rağmen, Jhon Duran’ın şortundan açıkça çekilmesine penaltı ve kırmızı kart vermemesi dünya basınında bile geniş yankı buldu..
Fenerbahçe, Çekya’da resmen ikinci bir “Ivan Bebek” faciası yaşadı.. O dönemi hatırlayanlar bilir; yıllar önce Fenerbahçe yine Avrupa’da benzer bir hakem skandalına maruz kalmıştı..
Son dönemde UEFA’nın Türk takımlarına, özellikle de Fenerbahçe’ye karşı tarafsız davranmadığı artık sadece bizim değil, Avrupa’daki futbolseverlerin de dikkatini çekiyor..
Her kritik maçta benzer hatalar, aynı türde adaletsizlikler yaşanıyor..
Ancak bu yazıda “gizli düşmanlar” derken kastettiğimiz yalnızca yerli ve yabancı hakemler değil..
Asıl mesele, medyadaki görünmeyen ama etkili bazı çevreler..
Özellikle Süper Lig’in yayıncı kuruluşu, son yıllarda adeta bir Fenerbahçe karşıtı gibi davranıyor.. Spiker seçimlerinden yorumcu tercihlerine, hatta maç sonu analizlerine kadar tarafsızlıktan uzak bir tablo çiziliyor..
Düşünün ki, daha önce GS TV’de görev yapmış, orada Fenerbahçe aleyhine yaptığı yorumlarla tanınan bir spiker, iki hafta arayla Fenerbahçe maçlarına atanıyor..
Bu durum hem dikkat çekici hem de rahatsız edici.. Bu spiker arkadaş, maçları anlatırken Fenerbahçe taraftarının sinir uçlarıyla oynamaktan çekinmiyor..
Pozitif bir anı bile küçümseyip, rakip takımların en ufak hareketini öve öve bitiremiyor.. Yayıncı kuruluşun moderatörü de benzer şekilde tarafsızlıktan uzak..
Öyle ki, bu arkadaş koyu Beşiktaşlı olduğu bilinen bir yorumcu, Fenerbahçe’nin galibiyeti getiren golünü atan Jhon Duran’ın vuruşuna bile çamur atmak için çırpınıyor..
“Kaval kemiğiyle vurmuş, bir daha asla aynı golü atamaz” gibi anlamsız yorumlarla golün değerini düşürmeye çalışıyor..
Devletin resmi kanalında görev yapan spikerler bile tarafsızlık sınavında sınıfta kalıyor.. İki penaltıdan gol atan bir oyuncuyu öve öve bitiremeyen bu kişiler, sıra Fenerbahçeli futbolculara gelince acımasız eleştirilerde bulunuyor..
Kardeşim, size ne!.. Oturun maçınızı tarafsızca anlatın.. Futbolun ruhunu kirletmeyin.. İçinizdeki Fenerbahçe antipatisini, milyonlarca kişinin evine taşıyarak spora zarar vermeyin..
Fenerbahçe sadece bir futbol takımı değildir.. Türkiye’nin spor tarihindeki en köklü, en büyük camialarından biridir.. Taraftarıyla, tarihiyle ve kültürüyle bu ülkenin önemli bir parçasıdır..
Kimin neyi tuttuğu, kime sempati duyduğu elbette kişisel bir meseledir.. Ama yayıncı, hakem, yorumcu ya da spiker pozisyonundaysanız; adalet ve tarafsızlık sizin kutsal görevinizdir..
Bu kadar açık haksızlıkların yaşandığı bir ortamda, Fenerbahçe’nin gizli düşmanları sadece sahadaki rakipleri değil; perde arkasında kalem tutan, mikrofonu elinde tutan ve karar veren kişilerdir..
Ya tarafsız olun..
Ya da açıkça hangi takımı tuttuğunuzu söyleyip, sadece o takımın maçlarını anlatın..