Tarihi hackleyen kod: Türk-Kürt kardeşliği
JEOPOLİTİK KÖR NOKTANIN SIRRI
Anadolu, dünyanın en büyük fay hatlarından birinin kalbi. Yüz yıldır, Batı'nın strateji odaları tek bir sorunun yanıtını arıyor: Bu topraklar, tüm hesaplara rağmen neden parçalanmıyor?
Ortadoğu'nun haritası defalarca kanla yeniden çizilirken, Türk ve Kürt'ün kader birliği, her darbede daha da güçlendi. Bu ilişki, küresel yıkım algoritmalarını nasıl yendi?
Çünkü burası, jeopolitik mantığın ve kağıt üzerindeki her planın çaresiz kaldığı kadim coğrafya.
Türk ve Kürt.
Bu iki halkın bağı, basit bir komşuluk değil, tarihin seyrini yeniden yazan bir şifre.
Bu şifre, sadece bir esin değil; devletin bekasını garanti altına alan zorunlu bir mimari, tarihe kazınan bir yemin.
KURUCU YEMİN VE ÇELİKTEN İRADE
Bu birliğin temeli, etnik milliyetçiliğin çok ötesinde, ortak beka kararnamesiyle atıldı. Bu kararın izlerini, yüzyılların dönemeçlerinde okuyabiliriz:
11.yüzyılda kodlanan mukadderatın ilk sancağını Selahaddin Eyyubi çekti;
Haçlılara karşı dururken, etnik kimlikten çok önce, evrensel Ümmet şuurunu ruhlara nakşetti. O, bir bütünlük manifestosuydu.
Bu manifestonun ruhu, 16. yüzyıla ulaştığında, İdris-i Bitlisi'nin stratejik dehasında somutlandı.
Kürt beyliklerinin Çaldıran'da Osmanlı safında yer alma kararı, basit bir askeri hamleden öteydi: Bu, Kürtlerin “Türk kardeştir” iradesini tarihin sayfalarına işlemiş en büyük siyasi beyan, yüzlerce yıllık bir sosyal kontrattı.
Ve 20. yüzyıl. Ulusal varoluşun en kritik anında, bu irade Milli Mücadele'de kurucu yemine dönüştü.
Erzurum'dan Van'a, Sivas'tan Diyarbakır'a gelen vekillerle kurulan TBMM’nin çatısı, etnik ayrımı reddeden üstün vatanseverliğin demir iradesini ilan etti.
Türk Milliyetçiliği, bu kucaklayıcı ilkeyi bir doktrine çevirdi: Ayrılıkçılığın değil, birliğin çelikten kalkanı oldu.
Bu felsefenin temsilcilerinden Ülkü Ocakları, gençleri bölücülüğe karşı manevi bir cephede birleştirdi. Birleştirmeye de devam ediyor.
KÜRESEL İHANET VE DNA KALKANI
Küresel güçler, bu kodu askeri ya da siyasi yollarla kıramayacağını idrak ettiğinde, devreye vekâletler silsilesi sokuldu.
Hainlik protokolleriyle beslenen terör örgütleri, Türkiye’nin sosyal dokusuna sızdırılmış küresel ihanetin zehirli mızraklarıydı.
Bu zehirli mızraklar, bugün sadece coğrafi sınırları değil, doğrudan beka kalkanının başındaki siyasi iradeyi de hedef alıyor.
Devlet Bahçeli’ye yönelen her taarruzun arkasında yatan, onun Türk-Kürt kardeşliğini siyaset üstü bir anayasa olarak görmesidir.
Onu itibarsızlaştırma çabası, bu kadim kodun çözülemeyeceğini idrak edenlerin, merkeze yönelik son çaresiz taarruzu.
Görevleri tek bir amaca kilitli: Kürt halkına en büyük ihaneti yaparak, iki kadim halk arasına yapay bir düşmanlık duvarı inşa etmek.
Fakat stratejistler, denklemin en kritik değişkenini; halkın DNA'sını okuyamadı. Oysa Türkiye’nin metropolleri, sessiz sedasız dev bir sosyal laboratuvara dönüştü.
Milyonlarca Kürt ve Türk, kitle göçleri ve karşılıklı evliliklerle genetik pekişmeyi sağladı. Artık akrabalık bağları, siyasi sınırların çok ötesinde, köklerde yaşamaya başladı.
Bölünme, artık sosyolojik ve biyolojik olarak imkansızdı. Terörün en büyük hata payı buydu: Kürt halkının iradesi, ayrılık zehrini reddetti; devletin sunduğu güvenlik ve refahı seçerek, kardeşlik iradesini fiilen zafere taşıdı.
SARSILMAZ BİRLİK
Bugün gelinen nokta, tarihi tezgahlayanların önündeki en büyük jeopolitik iflas. Dışarıdan pompalanan terör tehdidi, Türk ve Kürt'ün sarsılmaz iradesine toslayarak mutlak hezimet yaşadı.
Bu zaferin ruhu; genetik bağların, müşterek ekonomik hedeflerin ve üniter yapıya sarsılmaz sadakatin birleşimini sergileyerek,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Milletimiz birdir, parçalanamaz" ilkesini yeniden tescil etti ve ulusun ebedi mukadderatını tayin eden yeni bir beka metnini siyasetin kalbine miras bıraktı.
Türk ve Kürt kardeşliği, uluslararası hiçbir harita mühendisinin şifresini çözemediği bir kod.
Türkiye Cumhuriyeti'nin en derin ve en güçlü yemini kılarak, mukadderatın ta kendisine ruh verdi.
Son söz:
Anadolu’nun DNA’sı çözüldü.
Bu yazgı, ne coğrafyayla başladı ne de zamanla bitecek. Türk ve Kürt kardeşliği, kaderin bizzat kendi imzasını attığı ebedi Birlik Anayasası olarak varlığını ebediyen sürdürecek.
Bu Anayasa, değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek!