İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ilhan Omar: İki Amerika arasında bir savaşçı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

​“... Burası senin bana vadettiğin Amerika’ya hiç benzemiyor.”

​Kendisini “küçük ama iyi bir savaşçı” olarak niteleyen Ilhan Omar’ın Amerika’daki ilk yılları, vaat edilen rüyadan çok uzaktı.

Irkçılık ve zorbalığın çetin hedefi hâline geldikleri o dönemde, yaşadığı büyük hayal kırıklığını babasına sitemli sözlerle:

“Burası senin bana vadettiğin Amerika’ya hiç benzemiyor,” diye haykırmıştı.

​İleri görüşlü ve idealist bir eğitimci olan babası ise bu yürek burkan feryada, zamanın ötesinden gelen o müstesna cevabı vermişti:

“Henüz bizim Amerika’mıza varmadık, senden sadece sabırlı olmanı istiyorum.”

BİR MÜLTECİNİN ZORLU YÜKSELİŞİ: MOGADİŞU’DAN MİNNEAPOLİS’E

​Ilhan Omar, 1982 yılında, yedi kardeşin en küçüğü olarak Somali’nin başkenti Mogadişu’da dünyaya geldi. Annesinin erken kaybının ardından, dedesi ve babası özveriyle onun hem rehberi hem de hamisi oldu.

Somali’deki iç savaş, daha sekiz yaşındayken Omar ve ailesini göçe zorlamış, bu durum onları Kenya’daki bir mülteci kampıyla tanıştırmıştı.

Dört yıl süren çileli bir bekleyişin ardından, 1995’te Virginia’ya, iki yıl sonra da Minneapolis’e yerleştiler.

​Omar’ın ilk yıllardaki hayal kırıklığı, zihnine kazınan “Amerika’da herkesin başarıda eşit şansa sahip olduğu” idealinin, karşılaştığı gerçeklikle acımasızca çatıştığını gösteriyordu.

Ancak bu kırılma anı, onu ya pes edip ezilmeye ya da dik durup hayallerini gerçekleştirmeye itecekti. Omar, savaşçı ruhuyla ikincisini seçti.

Kadın, siyahi, mülteci, göçmen, Müslüman ve başörtülü; ABD’de nefretin ve karalamanın parolası olarak görülen tüm kimliklere sahip olmasına rağmen Omar, 2000 yılında ABD vatandaşı olmaya karar verdi ve Kuzey Dakota Eyalet Üniversitesi’nden mezun oldu.

​SİYASETTE TARİHÎ MEYDAN OKUMA VE "MANGA"NIN DOĞUŞU

​ABD vatandaşı olduktan 16 yıl sonra, 34 yaşında Demokrat Parti saflarında siyasete atılan Omar, 2016 yılında Minnesota Eyalet Temsilciler Meclisi’ne seçilerek ilk zaferini kazandı.

Bu zafer, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a oturduğu gün gerçekleşti; birbirinin zıddı olan iki büyük iradenin Amerika siyasetindeki çatışması böylece başlamış oldu. Omar, Somali kökenli Amerikalılar arasından en yüksek göreve gelerek tarih yazdı.

​Kendisini “Başkanın (Trump) kâbusu ve Amerika’nın umudu!” olarak niteleyen Omar, bir yıl sonra ABD Temsilciler Meclisi’ne seçilerek yine tarih yazdı ve buraya giren ilk Müslüman kadın olmayı başardı.

181 yıllık başörtüsü yasağını kırarak Meclis’in başörtülü ilk kadın üyesi unvanını aldı.

Filistinli Tlaib ile birlikte, mevkidaşları Alexandra Ocasio-Cortez ve Ayanna Pressley ile “Manga” (popüler adıyla The Squad) olarak anılmaya başlayan bu dört lider kadın, ırkçılığın en çirkin saldırılarının hedefi hâline geldi.

ART NİYETİN PERDE ARKASI: İDEOLOJİK SAPMA KORKUSU

​O günden bugüne, Ilhan Omar’a ve temsil ettiği değerlere yönelik saldırılar, siyasi bir hesaplaşmanın ve ideolojik panik halinin yansıması olarak şiddetini artırarak devam ettirdi.

​Başkan Trump’ın Somalililere yönelik kullandığı dehşet verici ifadeler,

“Ülkeleri kokuyor ve biz onları ülkemizde istemiyoruz”— aslında Omar'ın şahsında Manga’nın siyasi programını susturma çabasından başka bir şey değildi.

Bu söylem, dünden bugüne değişmeyen, ancak Ilhan Omar’ın başarısıyla somutlaşan bir gerçeği işaret ediyordu: Amerika, babasının tasvir ettiği o ideal, çoğulcu vizyona tehlikeli bir şekilde yaklaşmıştı.

Omar'ın, Filistin davasına verdiği destek ve radikal ilerici politikaları, Trump'ın geleneksel, muhafazakâr tabanının çıkarlarına doğrudan tehdit oluşturuyordu. Trump, bu göçmen karşıtı söylemi bir siyasi araç olarak kullanmayı tercih etti.

Onun asıl korkusu, mülteci bir kadının önderliğindeki bir grubun Amerikan siyasetinin ana akımını ele geçirme potansiyeliydi. Bu nefret dolu söylem, babasının bahsettiği "bizim Amerika'mıza" giden yola, bir engelleme sinyaliydi.

GEÇMİŞTEN GELEN SALDIRILAR: LAUREN BOEBERT ÖRNEĞİ

​Colorado Cumhuriyetçisi Lauren Boebert’in geçmişte Omar’a yönelik gerçekleştirdiği ırkçı ve İslamofobik saldırılar da bu nefret dilinin köklerinin ne kadar derin olduğunu gösterdi.

Boebert, Omar’ı “Cihat Timi Üyesi” yakıştırmasıyla terörizmle ilişkilendirmeye çalıştı; ancak bu saldırılar, aslında Omar’ın Kongre’deki işlevselliğine ve meşruiyetine darbe vurma çabasıydı.

Bu eski saldırılar, İslamofobik söylemin Amerikan siyasetinde bir araç olarak kullanılageldiğini kanıtladı. Bu saldırılara rağmen Omar, inancına, mazlumlara ve eşitlik idealine olan bağlılığı ile direnmeye devam etti.

​DİRENİŞİN DEVAMLILIĞI

İşte bu, bir savaşçının hikayesiydi. Ilhan Omar’ın Kongre’ye yürüyüşü, bir yandan mültecilikten zirveye uzanan büyük bir umudun simgesiyken, diğer yandan Trump’ın ve fikir ortaklarının nefret dilinin, ırkçılığın ve İslamofobi’nin ABD siyasetini nasıl zehirlediğinin somut bir kanıtı oldu.

​Omar’ın ve yol arkadaşlarının sergilediği bu sarsılmaz duruş, İslamofobi’nin Ana Vatanı olarak görülen ABD’deki sisteme karşı verilen onurlu bir mücadelenin belgesiydi.

Tavır, bakış ve komplo mekanizmaları aynı şekilde süregeliyor.. İnananların safında olanlar ve mazlumun yanında duranlar, bu süreçte zulümle sınanmaya devam ediyor.

​Ancak Omar’ın mücadelesi, yalnızca bir direniş değil; aynı zamanda tarihi bir devamlılık ve küresel bir uyanışın kaçınılmaz emaresi.

Babasının tasvir ettiği o vizyoner Amerika, artık Kongre koridorlarında nefes almakta ve zulme karşı yüreğini siper edenlerin, inananların safında olanların zaferiyle, yakın zamanda ulaşılacak bir rota.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...