İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Teknolojik konfor ve azalan huzur

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hayatımızı kolaylaştıran onlarca yenilikle çevriliyiz… Bir tıkla sipariş veriyor, tek cümleyle kapımızın önüne her şeyi getirtebiliyoruz. Zaman kazandığımızı sanıyoruz fakat aslında kaybettiğimiz bir şey var: gerçeklik hissi.

Kolaylık büyürken, hayatın kıymeti küçülüyor.

 

Bugün geriye dönüp baktığımızda, çocukluğumuza dair ne varsa hepsi ayrıntılarda gizli: Eski şarkıların içtenliği, bayram sabahlarının heyecanı, mis gibi kokan ekmek kuyruğu, mahallenin kendi içindeki sessiz dayanışması… Bizi biz yapan, kişiliğimizi yoğuran, hayata bakışımızı şekillendiren tüm o küçük ama etkili ritüeller.

 

Sokakta büyüyen çocuklardık biz;

Meyvenin dalından koparıldığında başka koktuğunu, sebzenin toprağa değdikçe değer kazandığını bilen nesil. Hormonsuz, katkısız, telaşsız günlerden geliyoruz. O günlerde bir domates sadece domates değildi; yazın habercisi, bahçenin kokusu, annenin salatası, sofranın neşesiydi.

 

Sokaklar güvenliydi; şarkılar ise bilgisayarın değil, insanların içinden gelirdi. Belki teknoloji bugünkü kadar güçlü değildi ama insanlar birbirlerine çok daha yakındı. Ses kayıtları pürüzlüydü ama duyguları tamdı. Mahallede herkes birbirini tanır, çocuklar birbirini kollardı.

 

Bugün ise en büyük ihtiyaçlarımızdan biri, belki de en masum arayışımız, güven.

Aldığımız gıdaya güvenmek istiyoruz.

Dinlediğimiz sese, duyduğumuz bilgiye, sokakta yanımızdan geçen insana güvenmek…

Hayatın her alanında duyduğumuz bu güvensizlik, bizi istemsizce geçmişin sıcaklığına çekiyor.

 

Evet, belki o günlerde teknoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi. Evet, belki pek çok şey zordu. Ama tüm zorlukların arasında bile bir sadelik, bir doğallık vardı. İşte bu yüzden, eski günleri özlemek bir kaçış değil; bugünün yapaylığından yorulan ruhumuzun kendine sığınacak bir yer araması.

 

Hayatımız kolaylaşırken, duygularımız karmaşıklaştı.

Her şey bu kadar gerçekliğini yitirirken, insanın kendine şunu sorması kaçınılmaz:

“Kolaylık arttıkça neden huzur azalıyor?”

 

Belki de cevap çok basit.

İnsan, doğası gereği, dokunduğu şeyin gerçek olduğunu bilmek ister.

Ve biz, o gerçeği en çok çocukluğumuzda buluyorduk.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...